7 Ekim 2011 Cuma

YAZI DİZİSİ : CUMHURİYET ÇOCUKLARININ ORMANI BİR YAŞINDA - 9

Sevgili Ercan Deva’nın bu yazısını aşağıdaki şekilde okuldaşlarıma geçtim :  

. H A B E R L E R .
Okuldaşımız, Sevgili Ercan Deva’ya teşekkürler..




Linki kopyalayıp adres çubuğuna yapıştırınız :


Büyük bir sürpriz, mutluluk ve onur yaşadığım bu yazının ardından, Ercan kardeşimden destek içeren çok sayıda ileti de aldım. Bununla da yetinmeyen Ercan, Hürriyet Gazetesi Ankara eki koordinatörü (okuldaşımız) Yaşar Sökmensüer’in de haberdar olmasını sağlayıp, 29 Ekim 2010 tarihinde çok güzel bir haber röportajın yayınlanmasında büyük bir katkı verdi..

Kampanyayı düzenleyen kişi olarak örnek olmam gerektiğin inancı ile (adımı taşıyan ormanı bahane etmeyip) ACL’nin bir parçası olduğumu da vurgulamak için, bağış listesinin ilk bağışçısı olarak 100 fidan = 400 TL tutarında bir bağış taahhüdünde bulundum.

Bu iletimi alır almaz gözyaşları içinde beni telefonla arayan Sevgili Gönül Saray da 400 TL bağış yapmış ve listenin 2. sırasına yerleşmişti.. Ardından, gene telefonla arayan Sevgili Canan Çaygöz ERENMEMİŞOĞLU da Ege Orman Vakfı hesabına 400,-TL bağışta bulunduğunu bildirdi. Bir anda, özellikle 1971 mezunlarının ve buluşma gruplarımızda yer alan arkadaşlarımın yoğun ilgisi ile başlayan ve ardı arkası gelmeyen bir bağış salgını başladı ki, inanılır gibi değildi.

İnanılmaz gibi olan gerçek ise tek başıma üstesinden gelmemin imkansız olduğunu sandığım müthiş bir e-posta, face book mesajı, sms ve telefon trafiği ile karşılaşmış olmamdı.

Çok garipti ama gönderdiğim iletileri alan arkadaşlarımın yüzde 30 kadarı ekleri okumuyor,
bağışlar ile ilgili en basit konularda bile akla hayale gelmeyecek sorular yöneltiyordu. Sabırla, ısrarla ve inançla her birini tek tek yanıtlıyordum. Bu arada, gündüzleri fırsat bulduğumda ofisimde, eve girdiğim andan itibaren de sabahlara kadar, günde en az 7 – 8 saat KAMPANYA ile ilgili çalışmam gerekti. O kadar ki, ilk on gün boyunca, istisnasız her gece sabaha karşı 04 ya da 05’den önce başımı yastığa koyamadım. Üstelik, her sabah 07.30 gibi yataktan çıktığımdan 2.5 – 3 saatlik uyku ile yetinmek zorunda kaldım. Bu süre boyunca büro sekreterim ağırlıklı olarak ACL bağışları ile ilgili olarak hizmet verdi. Eşim de, örneğin bağış miktarlarını bağışçıları düzenlemek gibi (ikimizin de giderek hiç sonu gelmeyeceğine inanmaya başladığımız) katkılarda bulundu. Çok kısa bir süre içinde 1., 2. korularımızı tamamlayacak kadar nakit bağış ve taahhüde ulaştığımızı gördüğümde, o güne kadar hiç yaşamadığım bir mutluluk duygusuna kapıldım. Günlerdir yorgun ve uykusuzdum ama yaşamım boyunca hiçbir zaman bu kadar keyif veren bir iş yaptığımı anımsamıyorum. Duyduğum haz ve mutluluk ve hele bağış listelerinde genel toplamları alırken aldığım keyif tarif edilemeyecek kadar muhteşemdi. Her gün, ACL ORMANI’na ilişkin olarak, tahhütnameleri ve varsa ödeme makbuzlarını 2’şer nüsha tasnif edip, bağış listelerine arkadaşlarıma aktarmak, A-4 kağıtlara ayrıntıları dökmek, bunların birer nüshasını Vakıf’a iletmek, Vakıf banka hesabına yapılan ACL ibareli ödemeleri elimdeki taahhütnameler ve/veya ödeme makbuzları ile karşılaştırmak, çok sayıda iletiye, mesaja, telefona yanıt vermek ve gelişmelere göre hemen her gün e-posta ve facebook grupları ile ACL sosyal ağına yeni iletiler geçmek.. rutin işlerim arasındaydı.. Ayrıca, hemen her gün, özellikle kargo şirketleri kanalı ile gönderilen taahhütnameleri (ve makbuzları) almak, merakla bağış miktarlarını görmek ve üzerlerine iliştirilmiş kısa ve özlü takdir ya da teşekkür notlarını okumak da harika bir duyguydu..

Kampanya’nın 10 gününden sonra, kredi kartı ile ödeme uygulamasını da devreye soktum. Bu yolla, 1.5 koru yapacak kadar ek bağış sağladığımızı gördüm.

Kampanyamızın 20’inci gününe geldiğimizde 3. korumuzu tamamlayıp, 4. korumuza ulaşacak kadar TAAHHÜT almıştık.

Gelişmelerden son derece etkilenen Genel Müdür Sayın Gençol, bu işi nasıl becerdiğimizin merakı içinde olduğunu da dile getirerek takdir ve teşekkürlerini iletmek üzere büroma ziyarete geldiğinde, dünyalar benim olmuştu sanki..

Kampanya’nın bu denli başarılı olmasında, sürekli ve yakın dostluk ilişkileri içinde olduğum arkadaşlarımın etkin katkılarını yadsıyamam. Doğal olarak, bağışta bulunanların büyük çoğunluğu geçmişte bir şekilde iletişim kurmuş olduğum okuldaşlarım idi.    


Tam da bu aşamada, 3 okuldaşımız son derece nazik bir şekilde “kampanyaya ilişkin ileti bombardımanına biraz ara verseniz” önerisini getirdiler. Günlerdir, doğru dürüst uyku yüzü görmeden kimi asıl işlerimi erteleme bahasına, o iletileri yazmak için çaba harcıyor ve her iletinin başına mutlaka ACL ORMANI yazdıktan başka, iletinin içeriği hakkında da bilgi veren (örneğin BAĞIŞ LİSTESİ) gibi bir içerik notu da ekliyordum. Demek ki isteyen herkes, başlık ya da içerik ile ilgilenmediği taktirde sadece sil butonunu tıklayarak iletiden kurtulabilirdi, Belki, ACL ORMANI ibaresini görmek dahi onları rahatsız etmiş olabilirdi,. Üstelik bu yakınmaları yapan üç okuldaşım da hiç bağışta bulunmamış kişilerdi. Ayrıca, herkes bilemediğim kendi dünyasında, kendisine, ailesine, insanlığa karşı olan katkılarını bilemediğim bir başka şekilde dile getiriyor da olabilirdi. Hiç kimseyi, hiçbir nedenle bağışta bulunmaya zorlayamaz ve bağışta bulunmadığı için kınayamazdım.
Ayrıca, öyle ya da böyle ileti kirliliği yaratarak birilerini rahatsız etmek gibi bir hakkımız olmadığını düşünerek, gönderdiğim ileti sayısını (onda bire indirecek kadar) azalttım. Artık sadece ve arada sırada önemli gelişmeleri yansıtmaya başladım. Bu kez de, kampanya ile ilgili bağış listelerinin neden yayınlanmadığı yönünde eleştiriler almaya başladım. Bu aşamadan sonra bağış listesi yayınlamanın teşvik edici bir yönü olmadığı kanısına da vardığım için, bir sürü ayrıntı içeren bu liste yerine, ulaşılan koru sayısını bildirmekle yetinerek ve açılış törenine ilişkin haberlere ağırlık vererek, hem konuyu gündemde tutmaya hem de bir şölen havası içinde yaşanacak olan bu törene katılımı artırarak (konuyu gündemde tuttuktan başka) tören sonrası oluşacak olumlu havayı bağışlara dönüştürmeyi hedefledim.

 
Böylece, 20 gün boyunca, ACL camiasının müdavimi olduğu bütün platformlarda, her gün en az 2 ACL ORMANI haberinden ve 1 bağış raporundan oluşan aralıksız bir bombardıman süreci yaşandı. Bu gönderi yoğunluğunun ilk haftasından itibaren, ilgilenmeyen ya da sıkılan okuldaşlarımıza rahatsızlık vermemek için, her iletinin konusunun başında ACL ORMANI ibaresine de yer vermeye başladım. Bu uygulamaya rağmen, kampanyanın 21’inci gününe geldiğimizde, 3 okuldaşımız (biribirinden habersiz ve ) son derece nazik bir şekilde “kampanyaya ilişkin ileti bombardımanına biraz ara verseniz” önerisinde bulundular ! Haftalardır, doğru dürüst uyku yüzü görmeden kimi asli işlerimi erteleme bahasına, o iletileri yazmak için çaba harcıyor, ve her gönderinin başına mutlaka ACL ORMANI ibaresini koyduktan başka, iletinin içeriği hakkında da bilgi veren (örneğin BAĞIŞ LİSTESİ) gibi bir başlık da ekliyordum. Demek ki, ACL ORMANI ya da başlıkta özetlenen içerik ile ilgilenmeyen isteyen herkes, sadece SİL butonunu tıklayarak iletiden kurtulabilirdi.. Ayrıca, ACL ORMANI ibaresini görmek bile kimi kişileri rahatsız ediyor olmalıydı. (Üstelik bu yakınmaları yapan üç okuldaşım da hiç bağışta bulunmamış kişilerdi). Ayrıca, kimi arkadaşlarım bilemediğim kendi dünyasında, kendisine, ailesine, insanlığa karşı olan haberdar olmadığım başka katkıları sağlıyor ya da bir tarihte (HER NASILSA !) yapmış oldukları böyle bir katkının arkasına sığınıyor olmamıydı. (Gene de, trilyonluk bir hayır yapmış olsam dahi, böyle bir kampanyaya ne yapar eder katılır, 48,- TL’yi çok görmezdim her halde !). Hiç kimseyi, hiçbir nedenle bağışta bulunmaya zorlayamaz ve bağışta bulunmadığı için de kınayamazdım.Sonuç olarak, öyle ya da böyle hiç kimseyi rahatsız etmek gibi bir hakkımız olmadığını da düşünerek, gönderdiğim ileti sayısına onda bire indirecek kadar azalttım. Artık sadece ve arada sırada önemli gelişmeleri yansıtmaya başladım. Bu kez de, kampanya ile ilgili bağış listelerinin neden yayınlanmadığı yönünde eleştirilerin ardı arkası kesilmedi. OLUMSUZ ELEŞTİRİLER de dahil, her eleştiriye tek tek yanıt verdim. Bu aşamadan sonra bağış listesi yayınlamanın teşvik edici bir yönü kalmadığı kanısına da vardığım için, bir sürü ayrıntı içeren bu liste yerine, ulaşılan koru sayısını bildirmekle yetinerek ve açılış törenine ilişkin haberlere ağırlık vererek, hem konuyu gündemde tutmaya hem de bir şölen havası içinde yaşanacak olan bu törene katılımı artırarak tören sonrası oluşacak olumlu havayı bağışlara dönüştürmeyi hedefledim.  


Yavuz Oran
(devam edecek)




   
 

Hiç yorum yok: