1 Ekim 2011 Cumartesi

YAZI DİZİSİ : CUMHURİYET ÇOCUKLARININ ORMANI BİR YAŞINDA - 3

Bir hafta kadar sonra birdenbire,  aklıma parlak bir fikir geliverdi ; “Bir sözleşme yapalım, önden bir miktar ödemem olsun, elim bollaştıkça taksit taksit ödemelerimi sürdüreyim, borcum bitince ormanım olsun”. . Böyle bir çözümü neden daha önce düşünememiştim ?  Kabul etmemeleri için hiçbir neden yoktu.  Hemen Vakfı aradım.  Ertesi gün gelen yanıt MÜKEMMELDİ : Bir orman bedeli yatırmadan adıma hiçbir şekilde levha asılmayacağını özellikle vurguladıktan sonra,  taksitlerimi günü gününe ve eşit miktarda olması gibi bir kurala bağlı tutulmayacağımı, taahhüt ettiğim tutarın tamamını ödediğimde ormanıma kavuşabileceğimi söylüyorlardı. Yanıtım belliydi zaten ; Hiç kimsenin geçmediği bir dağın tepesinde de, bir otoban kenarında da adımın geçeceği bir orman tabelası peşinde olmadığımı, tek amacımın  o ağaçların büyüdüğünü görebilmekten ibaret bulunduğunu ve sadece ŞİRİNCE’de yanan alanlarda, bildiğim bir yerde bir ormanımın olmasını istiyordum. Üç gün sonra, (14 Eylül 2009 saat 14.00’de) Vakıf Genel Müdürü Sayın Metin Gençol ile birlikte Yavuz Oran Ormanı sözleşmesine imzalarımızı koyduk. Ardından, Metin Bey güzel bir jest yapıp, Ege Orman Vakfı Bağışçısı rozetini yakama iliştirdi. (EK-2 : Benim için unutulmaz bir “O an”ı fotoğrafı olmuştur). Vakfın kapısından çıktığımda, kendimi bir orman satın almış biri gibi hissediyordum. Aklıma Nazım Hikmet’in o muhteşem dizeleri geliverdi :

                                Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür   
                                Ve bir orman gibi kardeşçesine.

Aradan 2 gün bile geçmeden, Sayın Metin Gençol ile  ağaçlandırmanın yapılacağı alanları belirlemeye gittik. Yanmış orman alanları içinden, kömürleşmiş ağaç iskeletlerinin arasından geçerek, tek bir ağacın dahi bulunmadığı,  yaklaşık 20 derecelik eğimi olan konik ve kel bir tepenin kenarında buldum kendimi. Binlerce ağaçlık yemyeşil bir orman görüntüsüne öylesine şartlamış  benliğim,  kurumuş çalı çırpılar ve  hayat bulma çağırışımları içermeyen öbek öbek ölü otlarla dolu bomboş bir arazi ile karşılaşınca adeta şoka girdi ! (Doğrusunu söylemek gerekirse, bir an dolandırıldığını düşünmeden edemiyor insan !  (Yol üzerinde  okul, şirket ve kişi  isimlerinin yer aldığı koru  ve orman tabelaları ardındaki boy boy fidanları ve orman yolu girişindeki gencecik ormanları anımsayınca da müthiş bir sabırsızlık duygusuna dönüşüyor bu düşünce).  


Böylece, ilk ödemeyi yaptığım andan itibaren 1 yıl kadar süreceğini sandığım uzun bir bekleyiş içine girdim. Sonraki aylarda,  düzenli ödeme yapma olanağı da bulamamakla birlikte,  elim bollaştıkça, kimi harcamalarımı da kısarak ödemelerimi sürdürdüm. Arada bir, kaç ağaçlık bağışta bulunduğumu kontrol etmekten de kendimi alamıyor, her bağıştan sonra büyük bir zevk ve heyecana kapılıyordum.  2010 yılı Ağustos ayı ortalarına geldiğimizde, Vakıf’tan aradılar, önümüzdeki aylar içinde bir açılış töreni düşündüklerini, dostlarımı da davet edebileceğimi ve sembolik birkaç fidan dikme olanağı bularak mutlu olabileceklerini söylediler..  Önce son otuz yılın hava durumu ortalamalarına, sonra da ajandama baktım. 23 Ekim 2010 tarihi, üstelik de cumartesiye geldiği için çok uygundu. Bu tarihte mutabık kaldık. Bu arada daha son taksidi yatırmadığım halde, fidanlarımın tamamının dikilmiş ve bakımlarının da yapılmış olduğunu saptadım. Böyle bir günü dostlarım ile birlikte şölen havası içinde kutlamanın çok güzel olabileceğini, ulaşımın paralı olmasının konuklar için bir külfet yaratabileceğini ve sabah kahvaltısı gibi bir ikramın da tanışma ve dayanışma duygularımızı pekiştirerek ayrı bir coşku yaratabileceğini ve törene katılımı müthiş cazip hale getirebileceğini düşündüm. Birkaç gün sonra gene Sayın Gençol ile birlikte Şirince yollarına düştük. Önerdikleri tören alanımız,orman alanımızın en üst kısmında, kuş uçuşu 3 km kadar uzağımızdaki Şirince’yi karşıdan  gören yüksek bir tepenin üst yamacında idi. Ardından da gene Metin Beyin önerisine uyarak, orman yolu ayırımının çok yakınındaki Keçi kalesi Tesisleri’ni kahvaltı mekanı olarak belirledim. Tek sorun, Selçuk İzmir yolundan ayrılıp orman yoluna saptıktan sonra, orman alanına ulaşmak için arazi taşıtı ile 5 kilometrelik yolu 20 dakikada gitmiş olmamızdı. Sayın Genel müdür  bir dozer geçirerek yolu iyileştirebileceklerini ve konuklarımın ana yoldan orman alanına götürülüp getirilmesi konusunda yardımcı olacaklarını söylediği anda da hiçbir sorun kalmamıştı.. 

İzmir’e döner dönmez heyecan içinde, geçtim bilgisayarın başına ve google’daki ACL ve ANKARA 18 İZCİLERİ gruplarına,  IBM SMYRNA RIGN 379 unvanlı illüzyon topluluğumuzun e-posta grubuna ve kendi e-posta listeme,  ilişik (EK – 3)  E- posta davet yazısını gönderdim 

"
Sevgili Dostlarım,

Her yıl cayır cayır yanan ormanlar, yüreğimizi de yakıyor. Maddi, manevi kayıplarımıza baha biçemeyiz.
                             "Dikmediğimiz fidanlar yeşermeyecek,
                                Sulamadığımız çiçekler kuruyacak !
                                Demokrasimiz gibi, laik cumhuriyetimiz gibi.." 
Bir şekilde,  küçük de olsa, kalıcı ve etkin bir katkım olsun istedim ; Şirince'de geçen yıl yanan orman alanının ağaçlandırılması için Ege Orman Vakfı ile bir protokol yapmıştık.   Gücüm  4.000 fidana yetti.  Bedelini taksit taksit yatırdım.
Aylar sonra, (az önce) aradılar, "23 Ekim 2010 (Cumartesi) uygundur" dedim.
 
O gün YAVUZ ORAN ORMANI 'nın açılışı yapılacak  Benim için çok özel, tanımsız onur ve mutluluk verici bir olay.
 
İsterim ki o gün, çoluk çocuk bütün dostlarım da aramızda olsun. Her kim "gelirim" derse, İzmir merkezden Şirince'ye gidiş dönüşü ve paylaşmayı dilediğim harika bir sonbahar kahvaltısı benden arkadaşlar. Dileyen ayrıca böreğini, dolmasını getirsin, doğa ile iç içe bir şölen havası içinde güzel bir gün geçirelim. Gelin, isterseniz bir fidancık da olsa siz dikin.. 
Bu arada, "bana ya da bize de"  bir orman yaratsak mı acaba diyen arkadaşlarım olursa, bu mutluluklarına vesile olmaktan ayrı bir mutluluk duyacağım. 
Organizasyon yapabilmem için, katılıp katılmayacağınızı bildirir misiniz ?
 
Sevgilerimle,
 YAVUZ ORAN"

Yukarıdaki davet yazısının altına da aşağıdaki programı geçtim :

09.00   Alsancak (körfez vapurları) iskelesi önünde buluşma                               
09.30   Şirince’ye hareket  (Ulaşım ücretsizdir)            .
10.30   Belevi ayırımında sabah kahvaltısı  (Yavuz ORAN’ın ikramıdır)  .                    
            Çay, boyoz, haşlanmış yumurta,  ORGANİK “yeşil zeytin, domates, yeşil biber ve
            salatalık” ekmek, beyaz peynir, bal
11.30  Ağaçlandırma alanına hareket
12.00  TÖREN
 
Konuşmalar

  Sertifikalarının verilmesi
  Fidan dikilmesi
13.00  ŞİRİNCE’ye varış ve Serbest zaman
16.00  İzmir’e hareket
17.00  Alsancak İskelesine varış 
 (Akşam programı, katılıma göre, daha sonra ilan edilecektir).


Bu çağrımın üzerinden 15 dakika dahi geçmemişti ki,  o güne kadar hiç karşılaşmadığım yoğunlukta ve ardı arkası kesilmeyen kutlamalar ve katılım istekleri almaya başladım.

(devam edecek)
Abdullah Gürgün - Yavuz Oran






Hiç yorum yok: