9 Ekim 2011 Pazar

YAZI DİZİSİ : CUMHURİYET ÇOCUKLARININ ORMANI BİR YAŞINDA - 11

Belki en başta söylemem gereken şöyle bir uygulamam da vardı : Kampanyaya başlamadan önce Word ortamında fazla ayrıntısı olmayan YAPILACAK İŞLER ve TAKİP sayfaları açtım. Bu sayfalır i KAMPANYA ve AÇILIŞ TÖRENİ ana başlıkları altında ikiye böldüm. Her bölümün içinde de kendi  alt başlıklarını oluşturdum. Böylece, günlük rutinlerimi eksiksiz takip edebildiğim gibi, aklıma gelen her türlü ihtiyacı, sorunu ve uygulamayı da sıraladım.. Örneğin, Ege Orman Vakfı. Ayrıca tören için sadece şanlı bayrağımız ve Atatürk posteri ile yetinmemeliydik. Afişlerimiz, pankartımız, balon ve konfetiler de olmalıydı. Otobüslerin ön camında bir yazı, konukların yakalarına iliştirilecek bir rozet harika güzel olurdu. ACL ORMANI tabelası da vardı. Bütün bunların grafik çizimleri ve bastırılması da gerekiyordu. Allahtan daha lisedeyken Ülkü dergisinde başlayan, sonra üniversitede öğretmenlerimin kitapları ve nihayet Ankara Barosu Dergisi yayım kurulunda süren ve çeşitli vesilelerle hala daha içinde olduğum, aşinalıktan öte bir “kesintisiz basım – grafik” deneyimim vardı. Hurufattan bilgisayara uzanan bu müthiş sürecin her aşamasında adım adım “espas, katrat, mizanpaj” gibi terimleri öğrenmekle kalmamış, dizgicilikten, tasarımcılığa pek çok işe kıyısından köşesinden girmiş, teknik resim kursu ile de desteklenmiş işe yarar bir deneyime sahip olmuştum. Bütün bunlar için gerekli giderleri arkadaşlarıma yansıtmak, icat çıkarır gibi yeni bir kampanyaya kalkışmam kadar anlamsız ve hatta ayıp bile olabilirdi. Mademki tek başıma yola çıktım, sonuçlarına da katlanacak, maddi anlamda da ne var ne yoksa üstlenecektim. 



Yönlendirme tabelalarını, tabelaları, afişleri , pankartları, otobüslerin ön camlarına konulacak bannerleri ve rozetleri tek tek ve art arda hazırladım. Sonra bunları yaklaşık 10 yıldır çalıştığım BİZ DİGİTAL unvanlı şirkete e- posta ile gönderip üzerlerinde çalışmalarını istedim. Rozet dışındaki bütün çizimlerimi aynen benimsediler. Bunlara ilişkin son rötuşlar için BİZ DİGİTAL’e bizzat gidip r zaman ayırmam gerekti. Rozet konusundaki önerim her ne kadar kabul edilmese de, gösterdikleri 15 ‘e yakın örnek arasından seçim yapıp, şunun şurasını, bunun burasını alalım dediğimde de ses çıkarmadılar. Böylece, yaklaşık iki gün içinde ne var ne yoksa baskılı olarak hazır edildi. Tabelaların metal aksamını Ege Orman Vakfı sağlayacağından, basılı (arkası yapışkanlı ve dış etkenlere dayalı) tabela yazılarını Vakfa gönderdim. Açılış töreni sırasında ortama bir renk katacağı düşüncesi ile çok sayıda balon ile, birkaç adet konfeti tüpünü de hazır edip, afiş ve pankartlar ile birlikte, hepsini topluca ambalajladım.

Bu aşamada, Gönül Saray’ın girişimleri ile Selçuk Belediyesi’ne ulaştık. Başkan ile bir türlü görüşemesek de, Başkan Yardımcısı Kahvaltımıza ve törenimize eşi ile birlikte katılacağını ve Selçuk İzmir Karayolundan ayrılan orman yolu girişine metal bir tabela yaptırabileceklerini söylediği halde, sonraki günlerde telefonlarımızı yanıtlamadı ve bizi aramadı. Dolayısıyla, Selçuk Belediyesi o tabela için de hiçbir katkıda bulunmadı. Bunun üzerine, törenden bir gün sonra Gönül Saray, gazetedeki haftalık köşe yazısında “Selçuk Köy, Şirince İlçe olmalı” başlığı altında, eleştirilerini dile getirdi..

Açılışa 10 gün kala, otobüs firmaları ile de fiyatta anlaştım. Ama ne anlaşma ! Kampanya boyunca maddi ve manevi olarak yaşadığım en büyük sorun bu oldu aslında. Çünkü, Facebook’da tören için bağımsız bir sayfa açmış ve herkesi özellikle o sayfaya yönlendirmiş olmama rağmen, çok az sayıda arkadaşım bu sayfaya ulaşarak katılıp katılmayacağını (ya da belki katılacağını) bildirmişti. Çoğunluk ACL mail grubuna maillerime, Facebook’daki kişisel ya da illüzyon sayfama, cep telefonum ile ev ve işyeri telefonlarıma ulaşarak bilgi veriyordu. Art arda birkaç duyuru yapıp, katılım durumunun 16 Ekim Akşamına kadar kesinleştirilmesini talep ettiğim halde, 15 Ekim sabahında hala facebook kanalıyla 65 kişi, diğer kanallarla ise 45 kişi katılacağını bildirmişti. 256 kişi ise belki katılacağını beyan etmişti. Ulaşabildiğim bütün platformlarda, art arda birkaç duyuru yapman sonrasında, katılacaklar 107, belki katılacaklar ise 170 kişiye düşmüştü ! Gerçekten, cok sayıda arkadaşım, neler ile nasıl uğraştığımı bilmiyor ve katılma durumunu kesinleştirmek zahmetine bile katlanmıyordu. Böyle olunca, 23 Ekim 2011 sabahı Alsancak İskelesi önünde belki katılacaklar arasından 50 kişilik bir grup çıkıp geliverse “ne halt” edecektim ? Bir otobüs 43 kişi aldığından, 2 otobüs ve bir midibüs ya da 2 otobüs 3 midibüs mü kiralamam gerekiyordu ? Bunun bir hayır işi olduğundan başlayan uzun diller döktükten sonra, 2 otobüs ve 1 midibüs için kaparo verip, en geç 20 ekim günü kesinleşecek duruma göre kaparonun ödemeye mahsubu için mutabakat sağladım. Sonraki bir hafta boyunca herkesi tek tek arayıp, ayrıca durumunu kesinleştirmeyenler için koltuk tahsis edemeyeceğimi KESİN BİR bir dille duyurarak KATILACAKLARIN sayısını olabildiğince kesinleştirmeye çalıştım. Bir de katılacağını beyan eden, ama eşi, çocuğu ya da bir yakını ile çıkıp geliverenler olacaktı. Duyurularımda, bu riski asgariye indirecek uyarılara özellikle yer verdim. Nihayet kesin olarak katılacakların sayısının azami 85 olacağı kanısına vardım. Hesaplamalarım yanlış çıkarsa, B planımı da devreye sokup, 1 otobüs (43 kişi) + 1 midibüs (23 kişi) ve 4 özel otomobil ile olayı çözebileceğime kanaat getirdim. Benden başka Nilgün BOSTANCI, Kayınbiraderim ve 2 kuzenimin de arabalarını Alsancak İskelesi önünde hazır etmelerini sağladım. Ayrıca, bir başka arkadaşımın arabasını daha ayarladım. Bu kez bir bambaşka bir sorun daha doğdu : Katılacağını bildiren arkadaşlarımın sayısı örneğin 30 kişide kalabilirdi.., Bu risk, diğerine göre o kadar önem taşımıyordu. En fazla, verdiğim kaparo yanardı..

Yaptığım araştırmada, şehir içi öğrenci servis araçlarının il sınırları dışında taşımacılık hizmetleri veremeyeceğini öğrendiğimden, otobüs ve minibüslerin buna uygun olmasını şart koşmuştum. Ama 20 Ekim’de araç sayısını kesinleştirmek için firmayı aradığımda, buluşma noktasında bekleme yapmalarından sorun çıkabileceğini fark ettim. Bunun üzerine, konak kaymakamlığına bir dilekçe yazdım. Doğrudan kaymakamın havalesini aldıktan sonra, Konak İlçe Emniyet Amirliğinin ve son olarak da İl Trafik Şube Müdürlüğünün onaylatarak, kortejdeki bütün araçlar için şehir içi giriş ve park izin belgelerini aldım.

Bu arada, aylar öncesinden, 23 Ekim gününe ilişkin bir hava tahmininde bulunmuş, bu tahmin için son 30 yıla ait bütün 23 Ekim’leri tek tek incelemiştim. Açılış törenine birkaç gün kala, gökyüzü giderek karardı ve özellikle 19 ve 20 ekim günleri bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı. 21 ekim öğleden sonra hava açtı. 22 Ekim günlük güneşlikti.. Aynı gün Sevgili Halit Öner’den bir e-posta aldım. Törene katılamayacağını ama Besim Ergüven hoca ile birlikte gökyüzünden bir sürpriz yapabileceklerini yazıyordu.

Yavuz Oran
(devam edecek)


Hiç yorum yok: