4 Ekim 2011 Salı

ERMAN TOROĞLU iLE GEZi ANILARI - 1

70’li yıllar. Baba, Ankara Demirspor’da yönetici. Erman Toroğlu’nu transfer etmek için fırsat arıyoruz. Maçını izlemeler, yemekler, ikna turları... Bir türlü başarılı olamadık. Ancak dostluk baki kaldı.


Erman hocam TV programı için, ben ise uzun yurtdışı deneyimi ardından İstanbul’a yerleştim. Ankara’da büyüyenler bilir. Hep bir yabancıyızdır biz bu şehr-i stanbul’a. Çevremizde bizi anlayacak olan yine bir “Angaralı”dır. İşte bu gurbet ve ortak hobiler bizi yine karşılaştırdı. Ben futbolu severim, hoca da gezmeyi. Bazı ortak zevklerimiz de olunca, vaktimizi hafta sonu maçlara, hafta içi ise gezilere ayırıverdik.


30’u aşkın ülke gezmişiz birlikte. Gezi dostları, gezi ritüeller oluşturmuşuz zamanla. Örneğin klasik bir yurtdışı gezimiz, minibüsümüze erzak temini ile başlar. Markete uğranır. Bir şişe cin, taze sıkılmış tropik meyve suları ve bir torba buz stoğa alınır. Hoca kişi sayısına göre bardakları dizer, bir kimyacı edasıyla malzemeleri oranlayarak karıştırır. Henüz sabahın on’u. Şerefe… Lokal rehberi de çembere alabilirsek o şehir turu gece yarısı turu olana kadar devam eder.

Bu cin işini zaman zaman abarttık; Bali’deyiz. Akşam yemeği sonrası eğlence mekanlarını dolaşacağız. Saat henüz 21:00. Ortamın ısınmasına en az 2 saat var. 7Eleven mağazası bulduk. Erzakları aldık. Dükkan önünde ki plastik masa ve sandalyelere oturduk. Aldığımız bir torba buzu da çöp kovası büyüklüğünde bir kovaya koyduk. Fakat marketten aldığımız plastik bardaklar çay bardağından hallice. İki buz atınca doluyor. Sonra neresine meyve suyu, neresine cin koyacağız? Bir iki deneme de “saki” yani hoca, yok dedi bu böyle olmaz. Aldı kovayı eline, döktü suyunu yere, meyve suyu ve bir şişe cini de kovanın içine. Eliyle de şöyle bir harmanladı. Haydi dedi buyrun için. Sırayla başladık koskoca kovayı kafamıza dikmeye. Dükkanın güvenlik görevlisi bizi işaret ederek arkadaşlarını çağırdı. O, bu, şu derken bir baktık tüm mağaza camdan maymun seyreder gibi bize bakıyor. Kim takar… Son damlasına kadar bitirdik kovanın içindekileri.

Alkol kovada durduğu gibi durmuyor tabi. Kova faslının ardından gittiğimiz Bali disco’ları bizi açmadı. Kültür farklı, müzik farklı. 2,3 mekan değiştirdikten sonra kendi müziğimizi yapmaya karar verdik. Grubun hepsi Ankaralı. Çıktık disco dışına. Başladık oynamaya. Oy farfara farfara, ateş düştü şalvara, ağzım dilim kurudu, kız yalvara yalvara.. Meraklı bakışlar atan Filipinlileri de aramıza aldık. Göbek atmayı değil ama en azından şarkının nakaratını öğrettik. Haydi hep beraber, omuzlar yüksek, kollar havaya, kafa yan… hoppaa “tara nam tara nam taranara nam…”

Cem Polatoğlu

1 yorum:

MEHMET HAMURKÂROĞLU dedi ki...

Sevgili Cem Polatoğlu' nun gezi anılarını her zaman zevkle okuyorum. Erman Hoca ile ilgili olanları da çok beğendim. Sevgilerimle,
Mehmet Hamurkâroğlu