9 Eylül 2011 Cuma

BİZİM KÖYÜN HİKÂYESİ

Bu bizim köyün hikâyesi. Yetmişli yılların başında hayata yeni atılmış gencecik bir eczacıyım. İşe de girmişim. Yani para da kazanıyorum. Annem babam beni yazlık ev yapacağını söyleyen bir kooperatife üye yaptılar. Birkaç tanıdıkla birlikte ben de Çeşme Yapı Kooperatifinin bir üyesiyim artık. Her ay para ödüyorum. O günlerde 750 TL maaş alıyorum. Kooperatife 500 TL ödüyorum. Herkes ev sahibi olmak hayali ile ödeme yapıyor ama ortada bir şey yok. Sonra bir gün dediler ki Çeşme olmuyor Çandarlı’dan yer alıyoruz.  Çandarlı neresi bilen yok. Haritalar yollandı. Çandarlı’yı öğrendik. Yıllar geçiyor ortada bir şey yok. Üyelerin bir kısmı evine kavuşamadan Hakkın rahmetine kavuştu. Bir kısmı da biz bunu göremeyiz diyerekten kooperatiften ayrıldı. Sonra sabrı tükenen birisi yönetimi ele aldı. Kısa bir süre sonra da gelin kuralarınızı çekin dediler. On seneden fazla bir zaman geçmişti. Kura günü yeni başkan evleriniz tamamlanmadı. İnşaat halinde ama bu kadar zamandır bekliyorsunuz moraliniz düzelsin evinizin hangisi olduğunu bilin dedi. Bu arada takvimler 1986 yılını gösteriyordu. Ertesi yıl da evimizi görmeye gittik. Köyümüz Çandarlı Körfezinde Bakırçay’ın yanındaydı.  Nehrin getirdiği toprak yüzünden denizin rengi kırmızı idi. Sonra Çandarlı’nın içine girdik. Çandarlı küçücük bir Belediye. Birkaç binanın dışında diğer evler bildiğiniz köy evleri. Sokaklarda bir kişi bile yok ve bir rüzgâr var ki uğultusu kulaklarınızdan gitmiyor.


1989-1990 Yıllarında insanlar evlerine kavuştular. Ben kooperatifin en genç üyelerinden biriyim. Sahilde dedeler, büyükanneler ve torunlar var. Etrafta ise başka site yok. Şimdilerde ise sahilde boş yer yok. Yavaş yavaş yazlıklar dağların yamaçlarına yapılmaya başlandı. Geçmişte tatil zamanı geldiğinde nereye gidiyorsun diyenlere Çandarlı’ya dediğimde orası da neresi derlerdi. Neresi olduğunu anlatmaya çalıştığım da vah vah der gibi yüzüme bakarlardı. Elalem Bodrum’a Marmaris’e gidiyordu. Şimdilerde ise Çandarlı’yı bilmeyen kalmadı.


Yirmi yılı aşkın zaman içinde bizim köy büyüdü. Çevre yeşillendi. İnsanlar evlerini aldıklarında hemen ağaç dikmeye başladılar. Denizin rengi bile değişti. İnsanoğlu girdiği her yeri ehlileştiriyor. Köyün girişinde, ana yolun üzerinde otoparka karşı Hacı Teyzenin evi vardır. Hacı Teyze yaşlı, oldukça kilolu birisi. Balkonun köşesinde oturur. Kimler geldi kimler gitti herkesi bilirdi. Herkesle balkondan sohbet eder evden dışarı fazla çıkmazdı. Yürüme güçlüğü vardı. Kısacası Hacı Teyze mahallenin muhtarı gibi idi.


Cuma günleri Çandarlı’da pazar kurulur. Pazar buralarda büyük bir sosyal olaydır. Hemen herkes sabahtan itibaren pazara iner. Her şeye rağmen Hacı Teyze de pazara gider. Her şeye rağmen çünkü Hacı Teyze yürüme güçlüğünden dolayı son zamanlarda yürüteçle yürümekte idi. Çandarlı pazarı bizim gibi büyük şehirden gelenlerin kendisini kaybettiği bir yer. Bu kadar taze, bu kadar canlı renkleri olan sebze ve meyvayı büyük şehir pazarlarında görmek mümkün değil. Gördüğünüz her şeyi almak istersiniz sonrada bu kadar yiyeceği ne yapacağım diye düşünürsünüz. Hele ki pazarın bir tekstil ürünleri satılan kısmı vardır ki pazara gelen mutlaka bu bölüme gider. Çandarlı’da ne giyineceğim diye bir sorununuz olmaz. Herkes pazardan giyinir. Bu buna uydu mu diye düşünmezsiniz. Benimki onunki ile aynı oldu diye bir sorun da yoktur. Herkes aynı yerden alışveriş yapar aynı şeyleri giyinir. Şimdiki deyimiyle pişti olmazsınız. Geçtiğimiz sene Hacı Teyze de memleketine dönmeden bir gün önce yürüteciyle pazarda dolaşıyordu. Memleketindeki dostlarına götürmek üzere bir sürü elbise almıştı. Yaptığı işten o kadar büyük zevk alıyordu ki mutluluğu yüzünden belli oluyordu.


Pazarda işi biten soluğu deniz kenarındaki Esinti Kahve’de alır. Burası eskiden denizden dönen balıkçıların yeriydi. Daha sonra balıkçıları daha ileriye taşıdılar. Burası da kahve oldu. Esinti Kahve çarşıya ve Camiye yakındır. Cumaya gidecekler, marketlerden alışveriş yapacak olanlar burada soluklanır. Burada deniz kenarında yüzünüzü rüzgâra vererek oturursunuz. Bir gün yolunuz düşerse çayı ve tostu çok güzel olur. İnsanların pazardan sonraki ikinci toplanma yeridir. Zaman içerisinde Çandarlı’da başka kahveler, pastaneler de açıldı ama Esinti Kahve’nin yeri başkadır. Ayaklarınız sizi doğru oraya götürür.


Her sene tatile gidiş başka bir heyecan verir. Etrafınızdakiler birer ikişer tatile çıktıkça sizin de sabırsızlığınız artar. En sonunda o gün gelir ve yola koyulursunuz. Ankara hemen her yere uzak. Bizim köyümüz de Ankara’ya uzak. Yaklaşık 10-11 saat yolculuktan sonra köye ulaşabiliyoruz. Bu sene köyün yolunda bir gariplik var. Yol bizim için çok değerli. Uzun yıllar karayolundan köye gelmek için tarlaların arasından toprak yoldan hoplaya zıplaya geçerdik. Sonraları köyü karayoluna bağlayan yolun yapımına katkıda bulunarak yolumuzu yaptırdık. Bu yaklaşık 5 km.lik bir yol. Şimdi ise yolda sürekli olarak kocaman kocaman kamyonlar gidip geliyor. Durup geçmelerini bekliyoruz. Bu nedir diye düşünüyor ve biraz da kızıyoruz. Yaz aylarında inşaat yasağı var ya. Ardından köye giriyoruz. Hacı Teyze’nin evinin önünden geçiyoruz. Balkon o kadar kalabalık ki selâmlaşamıyoruz. Evimize doğru yönleniyoruz. Bu arada balkonlara, kapılara bakıyoruz. Hangileri açılmış, hangileri açılmamış. Bir önceki sene giderken bıraktıklarımızdan kimler gelmiş kimler gelmemiş. Evime geldiğimde karşı komşum balkonda oturuyor. Hasretle kucaklaşıyoruz. Yazlıklarda dostluklar bir başka. Büyük şehirdeki sorumluluklarınızın bir kısmı burada yok. Bu nedenle çevrenizdekilerle biraz daha fazla ilgilenebiliyorsunuz. Kısa bir kapı önü sohbeti yapıyoruz. Bu arada Hacı Teyze bu sene yok, gitmiş diyorlar. Daha başka türlü anlatamıyorlar. O anda Hacı Teyze gözlerimin önünden pazarda gülerek yürüteci ile yürürken geçiyor.


Kamyonlara gelince onu daha sonra öğreniyoruz. Onlar Çandarlı Liman inşaatında çalışıyorlarmış. Denizi dolduruyorlarmış. Dünyanın 10. büyük limanı yanıbaşımızda. Gayrimenkul fiyatları tavan yapıyor. Bir zamanlar insanların yerini bile bilmedikleri Çandarlı’da yeni yapılan bir binada daire fiyatı olarak 300-350.000 TL.den söz ediliyor.


Öyle görülüyor ki Çandarlı gelecekte büyük bir yerleşim merkezi olacak. Senede iki yada üç kez ürün alınan topraklar binalarla dolacak. Dağların tepelerine kadar binalar yapılacak. Geçmişte soluk ışıklı bir köyken şimdi körfez çevresinde inci bir gerdanlık gibi görünen ışıkların yerini gök yüzünü aydınlatan ışıklar alacak. O zaman bu güzellikler kaybolacak. Bizim köyümüz Çandarlı Tatil Köyü de bir nokta gibi kalacak, belki de kalmayacak. Anılar gittikçe azalarak yaşayacak. Bu gün devletin karayolu levhasında bile yazılı olan Çandarlı Tatil Köyü yazısı silinecek. Gerçek olan bir şey varsa o da bu köy bu güzellikleri yaşamakta geç bırakılmış eskimiş insanların köyü olarak anılacak.


Bilge Çakır 67

Hiç yorum yok: