22 Eylül 2011 Perşembe

OKUL DIŞI NOSTALJİ

Kıymetli ACL mensubu arkadaşlarım.

Bu sefer yazmak istediğim konular, biraz okul dışından olmakla beraber; Bunların bazıları, hepimizin kolayca hatırlayabileceği, kısa notlar, anılar, anekdotlar, mekanlar, hepimizin bildiği eğlence yerleri, mekan isimleridir. Sizlerin, o günleri tatlı bir tebessümle hatırlamanıza yardımcı olabilecek, mutlu edecek, masumane ve küçük zevklerimize de yer vermeye çalışacağım...Aslında bu yazının değişik bir versiyonunu; daha önceden, 27 Şubat 2011 de, hazırlayıp; Sadece sevgili Caner’in Blog sayfasında ‘’Bizim dönemimizde Ankara’’ Başlığı ile yazmıştım. Birçok konuyu, aynı dönemleri paylaştığımız üstelik çok güzel yazan kıymetli arkadaşlarım kaleme aldıkları için, tekrarlama olmasın diye, yazılarımdan çıkardım. Öncelikle haddimi aşmadığımı umarak Aydın Ankay hocamın da affına sığınarak, biraz felsefe de yapmaya çalışacağım...

Bizler yaşlarımız ilerledikçe, sık sık eski hatıralarımızı anımsayıp, o günleri adeta tekrar yaşayarak, bir nevi ‘’doping alarak’’ ikinci gençliğimizi yaşıyoruz. ‘’En hakiki’’ 1968 KUŞAĞI TEMSİLCİSİ belli sayıda kalan, dönem arkadaşlarımızla birlikte, yeni nesilde kolay kolay rastlanmayan bazı ortak özelliklerimiz olduğunun farkındayız. Onun içindir ki yıllar sonra bir araya geldiğimizde, sarılıp kucaklaştığımızda daha dün ayrılmış gibi hatıralar hemen canlanmaya başlıyor ve o günlerde gerçekleşmeyen, konuşmaya vakit bulamadığımız birçok konuya hemen dalıveriyoruz. Günümüzde gençlerin böylesine İLGİSİZ ve DUYARSIZ yetişmesinde, büyükleri olan bizlerin, çok fazla suçumuz olduğumuzu sanmıyorum. Kendiliğinden gelişen ve bazı olumlu değer yargılarının, süratle yitimine sebep olan, bir suçlu elbette ki mevcut. Gençlerimiz, zamanla örf ve adetlerimizden uzaklaştırılıyor, çevrelerinde gizlice gelişen, benliklerini etkisi altına alan ve bazı ülkeler tarafından gizlice ve belli bir plan dahilinde hazırlanan, senaryolar ile, Tv proğramları ile desteklenen, MODA’ lar ile kamufle edilmiş görsel medya tarafından amansızca desteklenen, özendiren, olumsuz davranışlar sayesinde, onları, eğitimleri dahil birçok konuda başarısızlıklara doğru itiliyorlar. Ayrıca iyi bir gelecek gerçekleştirebilmeleri için; Biz büyükleri tarafından, öğrenim hayatlarının ilk yıllarından başlayıp, hayata atılana kadar devamlı bir yarış ve mücadeleye zorlanmaları, daha sonraki yaşamlarında, ister istemez sevgiden, saygıdan, duygusallıktan, merhametten, manevi değerlerden, aile değerlerinden, özveriden en önemlisi gerçek arkadaşlıktan yoksun kalmalarına sebep oluyor. Günümüzde toplumumuzun genel karakterinde saygısızlık, menfaatçilik, bencillik, çıkarcılık, duygusuzluk ve daha birçok olumsuzluk ön plana çıktı. İşte bu sebeplerden dolayı, yeni neslin gençleri, yıllar sonra bir araya gelseler bile asla bizlerin şu anda yaşadığı, sevgi ve muhabbet duygularını hissedebileceklerini sanmıyorum, inanmıyorum. Sevgili hocalarımız dahil; Yaptığımız toplantılarda, buluşmalarımızda, beraberlik sevgi, saygı, bağlılık ve muhabbet öylesine bir form’a girdi ki; Zaten bizlerin özünde var olan, ismini koyamadığım duygularla, önceki dönemlerden arkadaşlarımızla da tanışıp kısa zamanda, sanki aynı sınıfın öğrencileri gibi ayrılmaz büyük bir aile olduk. Bizlerden sonraki dönemlerde yetişen değerli arkadaşlarımızın da bu büyük aileye katılmalarını çok arzu ediyoruz.

Sevgili ACL mezunu arkadaşlarım; ‘‘Bizim dönemimizde Ankara’’ formatlı yazılara tamamlayıcı olduğuna inanarak ve Sevgili Remide arkadaşımızın da; OKUYORUMsayfasında yeni başladığı SİNEMA içerikli yeni yazısına, o filimler konusunda yazarken ben de MEKANLARI konusunda destek olur düşüncesi ile, haddim olmayarak, yakın konularda, birkaç satır eklemek istedim. Hatalarım ve yanlış hatırlamalarım olursa düzeltmenizi rica ederim.

Bazen tek başıma, bazen de guruplar halinde; Semtimiz olan Emek ve Bahçelievler’de en çok takıldığımız sinemalar; Yanmadan önce Renkli, daha sonra Arı ve Dedeman sinemaları ile 71 sokakta şimdi Ziraat bankasının olduğu binada Yıldız ile 8. caddenin sonundaki yazlık, Kırlangıç Sineması vazgeçemediğimiz yerlerdi. Bu sinemaya yaz geceleri genellikle, çevrenin gençleri gelirdi, Gazoz, Frigo-buz ve çekirdek satıcıları değişmez aksesuardı. Gırgır şamata olsun diye, daha doğrusu sinemada olduğunu bildiği kız arkadaşına kendisinin de İÇERİDE olduğu mesajını verebilmek için, filime ara verilince makinist’e adını kapıdan bekleniyormuş gibi anons ettirmek, adet haline gelmişti. Böylece ailesi ile birlikte oturan kız erkek arkadaşının da o anda sinemada olduğunu anlardı. Oynatılan filimlere ilginin azaldığını hisseden sinemacı, müşteri çekebilmek için genellikle ikinci bir film daha oynatmak zorunda kalırdı.Yeni bir film geldiğinde tanıtımı için, bazen bedava seyretme karşılığında iki çocuğun düz bir tahta plakaya yapıştırılarak, sokak sokak gezdirdiği AFİŞİ, Tenekeden yapılmış ilkel bir megafonla filimin adını ,artistlerini, içeriğini, bağıra bağıra anlatmalarını hiç unutamam. Bazı sinemalarda okullara özel indirimli matineler yapılırdı. Hatta Ulus Sinemasında Tren-tren adlı savaş filimi bu uygulama ile aylarca gösterimde kalmış Cumhuriyet liseliler olarak kafilelerle bu filimi izlemiştik.Normal ve üniversite öğrencileri için ŞEBEKE indirimli fiyatlar olsa bile; Kaliteli filimler geldiği zaman,sinemacıları destek verdiği, yan sektörü olan KARABORSA BİLETÇİ’ler hemen yerlerini alırdı..Genellikle ön sıralar tercih edilmez, özellikle kız arkadaşı ile gelen delikanlılar,kendilerini DAHA RAHAT hissettikleri arka sıralardan bilet alırlardı. Büyük ölçekli sinemalarda Genellikle alt bölümün yarısı kadar balkon kısmı bulunur, biraz daha orta seviyeli AİLE modundaki seyirciler tarafından tercih edilirdi. En arkada, kapısı direkt salona açılan LOCA denilen, Müstakil bölümler vardı. Paraya kıyabilen,DAHA RAHAT OLMAK isteyen çiftler tarafından kapatılırdı… Sinema salonuna girdiğinizde, filimin başlamasına daha çok vakit olduğu halde, ışıklar sinema idaresi tarafından kasten loş duruma getirilir, koltuk numaraları zor fark edildiğinden, günümüzde bile hala varlıklarını sürdüren, elinde elektrik fenerleri ile hazır bekleyen, yer gösterici TEŞRİFATÇILARA da birkaç lira vermek mecburiyetinde kalırdınız.

Çok daha eskilere dayanan ilkokul çağlarında, bizi topluca götürdükleri kahramanlık filimlerinde bazı sahnelerde zor durumda kalanlar için film kahramanı’nın, Polisin, Jandarmanın, Askerlerin aniden kurtarmaya gelmesini, BİZİMKİLER GELİYOR ! heyecanı ile, kimse tembih etmeden, tamamen içgüdüsel olarak, büyük bir coşku ile çığlıklar atarak, hep birlikte, avuçlarımız kızarana kadar alkışladığımız sahneleri hiç unutamam.

Okul çağlarında eğlence konusunda yaşadığı bu kadar detayı,kolayca hatırlayabilen benim; Tahsil hayatımda neden bu kadar yıl kaybettiğimi şimdi daha iyi anladığınızı sanıyorum..

Sinemalardan açılmışken, semtlerine göre hatırlatmak isterim. Gerçi bir çok sinema binası şu anda pasaj ve iş merkezi haline geldi ama sadece hatırlayabildiklerimi yazıyorum. Tandoğanda Ordu pazarı yanında Orduevi Sineması, Maltepe’ye doğru sağ kolda aynı binada altlı üstlü Başkent ve Burç sinemaları, Koç Yurdundan sonra ilerde nokta durağı dediğimiz yerde Bulvar, Maltepe Alemdar, Mini sinemaları, Demirtepe ye doğru giderken solda Gölbaşı, As, Kerem, Sıhhıye’de Ankara, Sinama 70, Kızılay’da Büyük, Ulus, Cep(7 filim birden ve arada ''bilenler bilir'' PARÇA oynatan en ünlü sinemaydı) Menekşe, Nergiz Tunalı Hilmi Caddesinde Talip, Kavaklıdere, Esatta Karınca, Dilek, Kuğulu parka doğru Akün, Akay‘da Dedeman, Tarım bakanlığı bitişiğinde Batı, Güvenevlerde sonradan Airport disko olan Çankaya Sineması, Dışkapı Yıldırım Beyazıt’ta Nur, Aydınlıkevler'de Süreyya, Etlikte Göktürk, Hamamönü'nde Saray, Dörtyol’da Melek. Eski Konservatuar karşısında Cebeci, Denizciler caddesi köşesinde Yeni ve Sus, Yenimahalle‘de Alemdar, Seyran, Yazlık Yılmaz, Atlas sinemalarını hatırlayabiliyorum. Unutamadığım ayrıntılardan biri de Gerilim sahnelerinde seyircilerin korku ve heyecanlı olduğu anlarda, içlerinden sulu ve muzip bir seyirci ağzı ile yüksek perdeden ‘’gaz çikartma’’ sesi çıkartır, seyirciler arasında büyük bir gülüşmeye ve sinir boşalmasına sebep olurdu. Antrakt’larda genellikle ZİRAAT BANKASININ Reklam filimleri oynatılırdı. Bunlardan birinde sitelerdeki bir mobilya mağazası reklam filiminde ben de rol almıştım

Özel tiyatrolardan Kızılay’da Ankara Sanat, Maltepe’de Orhan Elçin’i sayabilirim, Pastahane ve Pup türü yerler genellikle Kızılay ‘dan Bakanlıklara doğru bulvar üzerinde yer alırdı. Çoğu pastanelerin masaları kaldırımlara yerleştirilmişti. Buralara ve Kızılaya çıkan birçok kişi birbirini tanır ve karşılaşınca selamlaşırdı. Bahçelievlerde Arılar, Seda, Akalın pastanesi ve Düğün Salonu, Necatibey caddesinde Meram pastanesi, Hacıbaba tatlıcısı, Meşrutiyet caddesi ile Atatürk bulvarının kesiştiği köşede Parizyen, daha yukarılara doğru, Milka, Penguen, Çevre Sokakta Köşk, Cinnah’ta Cafe Pastaheneleri çok ünlü idi. Kızılay Engürü pasajı Altında Çok uygun fiyatları olan Üsküdar Pup vardı. Okulumuz öğrencilerinden Kerem İlter sanki burada proğram yapıyordu gibi hatırlıyorum.Nilüferi daha meşhur olmadan ilk defa burada dinlemiştim. Çankaya da Kazan, Panaroma, Elegant, Bizon, gibi pup‘lara da gittiğimiz olurdu. Tunus caddesi köşesinde Şerif Yüzbaşıoğlu ve Şenay’ın proğram yaptığı adı galiba YENİ SÜREYYA olan bir gece külübü vardı. Hatta Neco ve Atilla Özdemiroğlu aynı yerde müzisyenlik ve vokalistlik yapıyordu. Kızılay da Varan yazıhanesinin bulunduğu Turtes pasajı Ankaranın Müzik Aletleri ve Plak satışlarının yapıldığı tek mekandı. Üst katında galiba Taraça isimli bilardo salonu vardı. Ayrıca yerini tam olarak hatırlayamadığım Platin isimli bilardo salonunun yerini hatırlayanlar lütfen yazsınlar .


Döner için Denizciler Caddesinde Uludağ Kebap, Cebeci Dörtyol da Kukla Kebap , ev yemekleri için Ulusta Çiçek lokantası, Ekabirlerin devam ettiği Karpiç restoran,Lezzetli balık yemek için Kızılayda Liman lokantası, Gölbaşında Aysa restoran tek adresti. AOÇ de Merkez Lokantası. Tunalıdan Çankayaya çıkarken şimdiki Seymenler parkının karşısında,Kent apt çaprazında sağlı sollu;Rv, Hd restoranlar meşhurdu, Pide Maltepede Dedem kebap, Bahçelide Türeyenler’de Lahmacun Necatibey de Aspava ve Yeşil Nalın’da yenirdi. Gençlik parkında semaverli Çay bahçeleri vardı, G.osmanpaşada Papazın Bağını unutmamak lazım. Şehrin muhtelif yerlerinde Et ve Balık Kurumu ile AOÇ satış mağazaları bulunurdu. Et Şarküteri ve süt tipi ihtiyaçlarımızı buralardan karşılar bazı mamulleri için saatlerce sırada beklediğimiz olurdu. Süt ve yoğurt ihtiyaçlarımız için Bahçelievlerde Şimdiki Başkent Ünv.Dişçilik fak.bulunduğu yerdeki, Abidinpaşa çiftliği yakın olduğu için bizim ve komşularımızın tercihi idi. Ankaraya geldiğimizde ilk oturduğumuz ev 8.caddede Emek mahallesi pazarı girişindeki bina idi.. Salı günleri tezgahtarların yüksek sesle bağırarak satış yapmaları ev içindeki konuşmalarımızı bile bastırırdı.


Kulüp takımında oynarken Tunalı da Tunalı Sauna, Cinnahta Çankaya sauna, Halen Faal olan Bahçelievler hamamı, Menekşe sokakta Yenişehir hamamı, Denizciler caddesinde acıçeşme sokakta Şengün, Talatpaşa bulvarında Karacabey hamamlarına defalarca gittik. Bunların hepsi konularında haklı bir isim yapmış yerlerdi. Gelmiş geçmiş bütün meşhur sanatçıların konserler verdiği Maltepe de Köşk, Şato Yazar, Beyaz Saray, Demirtepe’de Güneypark, Cinnah Caddesinde Altın Nal, Ankara Garının sağında THY bilet satış yeri bitişiğinde Gar gazinosu vardı. (Maksim gazinosunun yerini hatırlayamadım) yaz günlerinde gidilen Gençlik parkındaki Lunapark, Japon Bahçesi, Göl Gazinosu gibi büyük gazinolar vardı. Eğlence yerlerinde normal proğram dışında Her Çarşamba ve Pazar günleri Hanımlar matinesi yapılırdı. Ön sıralardan yer tutmak için saatler önceden bir kişi gazinoya gönderilir, buradan kiralanan minderler ile yerler kapatılır, gelecek kişiler sıkıntılı bir şekilde saatlerce beklenirdi. Hanımlar matinesine evde hazırlanan yemekleri getirmek serbest bırakılmıştı. Hanımlar konserler esnasında bütün amatör ŞARKICILIK,GÖBEK DANSI gibi hünerlerini çok rahatlıkla sergilerdi. Kaliteli gece kulüplerinden Parizyen, Monamur, (Çakması sonradan Mor Anamur adını alarak bir müddet daha devam etti) Menekşe sokakta Meşhur dansöz SULAİKA'nın çalıştığı Yakut, Yıba çarşısındaki Kübana önde gelen gece klüpleri idi. Sporcu olarak Genelde Demirtepede Gol-Pota isimli mekana giderdik. Bu günlük de bu kadar. Kısa bir süre sonra, daha el değmemiş konularda yazmaya çalışacağım..

Hepinize sevgiler.

Ahmet Sıtkı Özsancak..

Hiç yorum yok: