21 Eylül 2011 Çarşamba

BİLMEYEN BİLİRKİŞLER VE LAY LAY LOM YAPI DENETİM

( Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığının kurulması; 6/4/2011 tarihli ve 6223 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulu'nca 3/6/2011 tarihinde kararlaştırılmıştır. Daha önce bayındırlık bakanlığına bağlı olan Yapı denetimler yeni bakanlığa bağlanmıştır. Karar Numarası: KHK/636 Karar Tarihi: 03.06.2011 Resmi Gazete Tarihi: 08.06.2011)


Umarız yeni bakanlığın kuruluşu ile birlikte Yapı Denetim Kanununun öncelikle statik kontrol ağırlıklı olarak uygulanması ve  denetçi mühendislerin, binalardaki santimetrelik büyümelerin peşinde koşan  vasıfsız birer şantiye bekçisi konumundan çıkarılması mümkün olur.

Sistem şimdiye  kadar  denetçi mühendisleri, müteahhitin keyfi yaptığı kaçamakların tek sorumlusu olarak göstermek, suçlu yaratmak, ceza vermek üzere çalıştırılmıştır. Ülkenin  bu değerli beyinleri, ilgili ilgisiz tüm kurum ve kuruluşlara hesap vermek zorunda bırakılan, yargılan, sorgulanan, suçlanan, bilgisi ve sözü dikkate alınmayan  ehemmiyetsiz  kişiler  haline getirilmiş ve uzmanlık titr’i hiç olmadığı kadar  değersiz ve önemsiz  bir seviyeye indirgenmiştir.


Kendisi de İnşaat mühendisi olan  sayın bakanımız Erdoğan Bayraktar’dan öncelikle  beklenilen; yapı denetim mekanizmasına karşı  sarsılmış olan toplumun  güvenini yeniden kazandırmaktır.  Bunun  için en başta bakanlığın kendi uzmanına güvenmesi, onun arkasında durması ve ona sahip çıkması her şeyden önemlidir.. Kanunun iki taraflı uygulanmasının temini ve   mesleki saygınlığın oluşturulması , denetim sistemine  işlerlik kazandırılması açısından çok yararlı olacaktır.. Bu sayede, onurlu, dürüst mühendis ve  mimarların kaybedilmiş olan mesleki   itibarlarının  iadesini  de mümkün olabilir..

                                               …..

İnşaat  denetimi  gibi maksimum önemde bir  konuya  böyle bir başlık attığım için beni ayıplamadan önce, aşağıdaki yazıya bir göz atın. Bu konuyu hafife alan gerçekten ben miyim?  Yoksa bu güne kadar denetim sistemini olabilecek en verimsiz şekilde işletmiş; denetçiyi  de en değersiz hale getirmiş olanlar mı ? Siz karar verin. Doğrusunu bulursanız bana bildirin, derhal  başlığımı da yazımı da değiştireyim:

4708 sayılı Yapı Denetim  Kanunu, Marmara depreminden sonra emniyetli  yapılar yapılması ve inşaatların sağlıklı denetlenebilmesi amacıyla çıkarıldı. Bunun için Yapı Denetim Kuruluşlarına görev verildi.


İş tecrübeleri, çalışma süreleri didik didik araştırılarak  çoğunluğu emekli olan ve hemen hepsi tecrübelerinin doruğunda olan mühendis ve mimarlardan  Türkiye’nin  en değerli  beyin takımı oluşturuldu.


Bakanlıkça, bu seçilmiş mimar ve mühendislere uzman/bilirkişi seviyesinde bir unvanla  Denetçi Belgesi; bu kişilerden oluşan kuruma da Denetim Yetki Belgesi verildi.

Bir inşaatın başından sonuna ve hatta 15 yıl ötesine kadar olan her türlü sorumluluğu bu teknik ordunun denetimine bırakıldı. Ancak  hiç  yetki verilmedi?

Buna karşın, kanunda Belediye’lere bir iki yarım cümleyle  -var’la yok arası-  bir sorumluluk biçildi. Fakat tüm denetim işlemlerine onay vermek, son  imzayı atmak ve uzman  mühendise  not vermek(!)  şeklinde  bir  tam yetki ile donatıldılar.


Bu nasıl olur?

Zaten komedi de burada başlıyor ya..


Bir inşaatın tüm teknik sorumluluğunu bir bakanlığa verirken, o inşaata  müdahale etmek, yaptırım ve  ceza uygulayabilme yetkilerini başka bir bakanlığa verirseniz ne olur?


Denetim organizasyonu  Lay lay lom  olur tabii

Denetçi ile Belediye yetki kargaşası içinde didişirken,  meydanı ve kanunu boş bulan müteahhit de lay lay lom diye oynamaya başlar.

Konuya biraz daha yakından bakalım:

Bir yanda Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı  Yapı Denetimler;

diğer yanda İçişleri Bakanlığı’na bağlı  Belediyeler!!


Bir Bakanlık, bir Bakanlığa ‘Bre bakanlık beri gel de beraber bir yapı denetim kuralım’ demiş,

….ve  olmamış elbette.


Çünkü; O bakanlık, Bu bakanlığın İç İşlerine karışmayacağı için siyaseten şöyle hafifçe geri durmuş. Ortadaki arenaya belediyeci ile denetçiyi atmışlar, seyre dalmışlar:

Demir Adam’a karşı Spartaküs..

Bizim filmin sonu öyle değil elbette. İşin gerçeği şu ki Spartaküs çıplak !

Bir uzman mühendis düşünün ki gerekli gördüğünde inşaata müdahale yetkisi yok, Yıkma yetkisi yok. Zabıt tutup, ceza verme yetkisi yok, yaptırım uygulama imkanı yok. Hatta bilgi ve tecrübesini kullanarak yapılan bir hatayı düzelttirme, teknik  tedbir alma   müteahhiti uyarma, hakkı da  yok.

Peki bu  bilirkişi  denilen ama aslında bilip bilmediği bilinmez kişi  hatalı  bir uygulama gördüğünde ne yapacak?

Tam tamına ve mutlaka  3 gün içinde koşup belediye’ye haber verecek. Daha doğrusu  gammazlayacak. Kimi?

Bedelli hizmet verdiği  kişiyi!

Yukarı tükürsen ruj; aşağı tükürsen fon dö ten.

Müthiş etik bir uygulama..Yapı Denetimlerin belediyelerle  seviyeli bir birliktelik yaşamasına  olanak sağlayan teknik, etik, pratik çokça da  septik, eksantrik  kısacası her türlü Tik’li  özelliklere haiz  bir çözüm.. Hediyesi de insanın Tik sahibi olması.

Çünkü uzman mühendisin: ‘Bu adam inşaatta bir yanlış yaptı. Ben de bir şey bilmeyen bir bilirkişiyim. Aman deyim gelin, ne yapacaksanız yapın’ demesi ve hem de yazılı başvuruda bulunması gerekiyor.

Ayrıca imalat hatasının da başladığı, yani adamın kazmayı ya da tuğlayı eline aldığı tam tarihi de bilmek ve bildirmek  zorunda..

3 gün denmişti ya…Cumartesi pazara falan denk geldiyse ve bu süre içinde gammazlama işi olmadıysa yandı gülüm keten helva! 

Aksi taktirde ülkenin tüm kurumlarınca ‘işle’ düğmesine basılmış oluyor ve sistem çığlık çığlığa işlemeye başlıyor. Bakın nasıl:

Belediye inşaat sırasında gördüklerini görüyor, görmediklerini görmüyor. Nasılsa  sorumluluk yok, yetki çok.

Belediye, görmediklerini görmek zorunda kaldığı  anda, derhal o tarihli zabıt tutuyor.  

Yıllar aylar geçmiş.. Bina çoktan iskan edilmiş…Vatandaş, yeni gelin gittiği bu evde 2. çocuğunu büyütmeye başlamış bile.Evin ikinci sahibi  balkonunu kapatmış, üst kattaki çatıyı büyütmüş..

Ne gam? Nasılsa hepsi yapı denetimin suçu…Kanlı canlı yapıya  inşaatı  durdurma (!)  belgesi düzenleyip olmayan  inşaatı tatil ediyor….Yersen.

Nasılsa ona  tarih soran yok. Oysa bizim çıplak Spartaküs:

‘Mevsim bahar esintisi, günlerden Pazartesi’ diyor,  ve de belgeliyor ama dinleyen yok.

Bilmezden gelen belediye bilirkişileri, bile bile bitmiş yapıya inşaat devam ediyormuş gibi  imza atıp bir de  usulsüz bir ceza kesiyor, sıkıysa ödeme. Koskoca Encümen bu. Kanun manun dinler mi?

Bir parmak hareketi yapıyor ve  suçlu ve sorumlu olarak Yapı Denetimi işaret ediyor. Bayındırlık Bakanlığına şikayette bulunuyor.


Bayındırlık Bakanlığının müfettişleri gelip incelemelerde bulunuyorlar. Tesadüfe bakın ki, hepsi  eğitimli ve değerli kişiler ama hiçbiri teknik eleman değil. İnşaatçı değil. Hukukçu da değil.

Olsun.. Onlar da diğerleri gibi  bilmeyen bilmişkişiler..  


Hukuku da tekniği de bilmeyen bu bilirkişiler, hatalı imalatın(örneğin  balkon çıkmasının kapatılması) ne zaman başladığını ve hangi 3 gün içinde denetçi mühendisin bu  hatalı imalatı belediyeye bildirmediğini şıp diye anlıyorlar!  Suçlu olduğuna karar veriyorlar. Onların parmak hareketi  yine  yapı denetime doğruluyor...Onu işaret ediyor.

Bu müfettiş bilirkişiler, kendi bakanlıklarının diğer uzman bilirkişilerinin bir şey  bilmediğine karar veriyor ve  savcılığa bildiriyorlar. Hakimin atadığı bilirkişiler ise, bunca bilirkişinin elbet bir bildiği  vardır demek ki bu uzman bilirkişiler bir şey bilmeyen kişilermiş diye  düşünüyorlar.

Bu 3 gün meselesinin başı sonu zaten açık olduğundan,

’kim kiminle nerede, kim  kimi yapıyordu, kim gördü, ne dedi’  oyunu ile  ne tutturulursa durumu oluşuyor ve ben suçladım oldu sonucuna ulaşılıyor:

Soruşturma açılması, yargı sürecinin başlaması ve sonunda yüz kızartıcı bir yafta :

Görevi suistimal, imar kirliliğine neden olma.


Belediyenin canı istediği tarihte 3 günlük süreyi başlatmasıyla nasıl  birdenbire suçlu hale geldiğini

bir türlü bilemeyen bilirkişi,  paraya çevrilemeyen hapis cezasıyla yargılanıyor.

Neden?

Bir şey bilmeyen bilirkişilerin hapishanede akılları başlarına gelip,  bilebilen bilirkişi haline gelsinler diye..

Tüm bilmeyen kişiler ders alsın da bilmeden etmeden bilen bilirkişi olunmadığını anlasın diye,

Devletin tüm kademeleri bu  vatan haininin peşine düşüyor. 

Saygın meslek odalarının bildiğini bildirmez bilirkişileri de, haklarını korumakla yükümlü olduğu üyelerinin böylesine abes  konularla düşen değerini yerden kaldırmak yerine, onları   ‘onursuz’ ve ‘yüzsüz’  olarak tüm ülkeye ilan ediyor.

Meslekten men ederek, bir de güzel belasını.. pardon cezasını veriyor. Böylece  ülke düşman mühendis ve mimarlardan  kurtarılıyor..

                                                    BİTTİ



Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine.

Not: Yukarıda yer alan  olay ve konular   İstanbul ili kapsamındadır. Bir masal olmayıp aynıyla vakidir ve belgelidir.

Remide Arsan 


Hiç yorum yok: