25 Ağustos 2011 Perşembe

EVVEL ZAMAN İÇİNDE BAYRAMLAR

Satırlarıma başlarken eski bayramlara kelimesi yerine çocukluğumuzdaki Bayramlar demeyi daha uygun buldum.

Aklımızın erdiği, hayatı yeni tanımaya başladığımız ilk günlerden beri, belki de farkında olmadan bilinç altında biriken; Zihinlerimizi zorladıkça, orada kümelenen, anılar, öğütler, konuşmalar, anekdotlar, dostluklar, arkadaşlıklar, bizlerde derin izler bırakan olaylar, ‘’verimli bir tarihi kazıdan’’ gün ışığına çıkan nadide eserler gibi teker teker hepimizin karşısına diziliyor. Bütün bunlar karşısında o günlerin o yaşanmışlıkların asla geriye gelmeyeceğini bile bile, tekrar hatırlamak,yeni nesillere aktarabilmek,beni çok mutlu ediyor..

Bizi böylesine etkileyen konuları bu gün yaşanan halleri ile mukayese etmek çok yanlış olur. Kim ne derse desin, kendi örf ve adetlerimize sahip çıkmamız gereken, kenetlenmemiz gereken böyle hassas bir dönemde, bu derece yozlaşmanın suçunu kendimizde aramalıyız. Elalemin Noel’!ine verdiği önemi en az onlar kadar benimsemek bile, kendi öz değerlerimizi yeni nesillere aktarma çabası içinde olmayan bizlerin eseridir. Bence bu manevi kayıplara, maddi olanakların kısıtlaması, bencillik, başka hırslar, adam sendecilik, kolaya kaçma gibi nedenler sebep oluyor. Kestirmeden ‘’Dün dündür, bu gün de bu gündür’’demekle mesuliyetlerimizden kaçmak hiçbir zaman geçerli değildir…

Dini bayramlarımız; Çocukluk dönemlerimizde yaşayan herkes için; O yılın programı;Bayramlara endekslenir, evlerin hep birlikte yapılan köklü temizliğine vesile olan ağır işler, bu dönemde yapılırdı. Ahşap döşemelerinin arap sabunu ve TAHTA FIRÇASI ile temizlenmesi, boya, badana, tadilat işleri, camların silinmesi, perdelerin yıkanıp ütülenmesi, halıların çırpılması gibi işler, yılda iki kez yaşanan bir MİLAT’a göre yapılırdı.

Annelerimizin düzenine ve temizliğine çok önem verdiği ve kapısı bizlerin girmemesi işçin devamlı kilitli tutulan MİSAFİR ODALARI açılır , tozluk denilen koltuk örtüleri kaldırılır,Şekerlikler doldurulur,varsa gümüş ikram takımları kaya tuzu ile ovulup parlatılır,misafirler için sigaralar aldırılır,uzaktan gelen yatıya kalabilecek misafirler de olabileceği düşünülüp tertemiz yatak,yorgan çarşaf YÜKLÜKLER’de hazır bekletilirdi.Mutfakta yemek hazırlıkları başlı başına bir olaydı.Bin bir zahmetle ve eziyetle hazırlanan,dolmalar,börekler,tatlılar Bayram gününden evvel çocukların ÜZERİNDEN AŞIRMAMASI için Yüksekçe yerlere kaldırılırdı.

Kim bilir belki de Annelerimiz o günler için bütün bu yorucu işleri kendilerinin ne kadar hünerli ve hamarat olduklarını Bayramda ziyarete gelenlere ve komşu kadınlara ispat etmek için mi katlanıyorlardı hala merak ederim.. Bayramın birisinin tatlı yorgunluğu geçer geçmez, başta çocuklar olmak üzere gelecek Bayramın hazırlıklarına da yavaş yavaş başlanırdı.Bu kaçınılmaz bir döngü idi.Her zaman Bayram’ın çağrıştırdığı şu özdeyişin açınımını merak etmişimdir.İKİ BAYRAM ARASINDA NİKAH OLMAZ !!!

Acaba hangi iki ara, uzun ara mı,kısa ara mı ? Bu sorunun cevabını alamıyorsak HİÇ KİMSE NİKAH YAPAMAZ gibi bir durum ortaya çıkıyor. Nedense işimize gelen bu konuda; Her şeye rağmen asırlardır nikahlarımızı gönül rahatlığı ile yapıyoruz..


Gelelim çocukların Bayram hazırlıklarına: Dini bayramlarımız HİCRİ TAKVİM’e göre her sene on gün evvel geldiğinden, değişik mevsimlere denk gelebilirdi. Bu bakımdan; Aileler hava şartlarına, maddi olanaklarına ve çocuk sayılarına göre farklı şekilde, göğüslemeye çalıştıkları vazgeçilmez masraflara karşı bazı taktikler geliştirmişti. İki kız kardeşim olduğu halde, Kız çocuklarının bayramlara nasıl hazırlandığını kendi bayram telaşımdan dolayıhiç dikkat etmediğimi fark ettim. Ancak onların da kıyafet ağırlıklı hazırlanıp, giysilerini zamanından önce denediklerini hatırlıyorum. Genellikle maddi zorluk çeken ailelerde büyük ağabey’in çok yıpranmamış yeni sayılan giysileri, terzilerde veya olmaz ise komşunun ‘’ kollu dikiş makinesinde’’ küçültülüp, küçük erkek kardeşe UYDURULDUĞUNU da hatırlarım. Bayram günleri bütün çocukların ortak düşündükleri tek şey, nasıl olsa garanti olan giyim kuşam ayakkabı değil; Önce aile büyüklerinden sonra da yakın komşulardan, El öpme eylemi devam ederken, bayram bahşişi verecek elin hangi cepten çıkacağı önemlidir. Çocuklar için ilk ALIN TERİ KAZANÇ anlamındaki bahşişin anlamı çok büyüktür. Çünkü alınan para tamamen kendisine aittir. En kısa zamanda ve doyasıya harcanmalıdır. Zaten onun bu parasınıelinden çeşitli yollardan alacak olan SEKTÖR tezgahını birkaç günden beri hazır tutmaktadır. Fazla uzaklaşmadan mahalle bazında kurulmuş olan seyyar BAYRAM YERLERİ Çocukları adeta çağırmaktadır. Dönme dolaplar, salıncaklar, hokkabazlar ve böyle yerlerde her zaman rastlanan dandik yiyeceklerin, içeceklerin, topların, bebeklerin, balonların mantar tabancalarının, torpil, kız kaçıran, çatapat, uçurtma ve hediyelik eşyaların satıldığı sergiler ziyaret edilir, eldeki para sanki görev verilmiş gibi insafsızca harcanırdı, sonra para bitince bir köşeye sinip, somurta somurta parası birazdan bitecek diğer çocukları seyretmek başlı başına bir olaydı. Kim bilir belki de, her çağda karşılaşılan HAYATIN ACIMASIZ GERÇEĞİ’nin bizim için verdiği bir ders’ti. Böyle bir Bayram Günü, evimizin hemen karşı arsasında kurulmuş olan bayram yerindeki, belki on beş çocuğun birlikte oturacağı büyüklükteki salıncağa binebilmek için Babamın razı olmamasına rağmen gerekli parayı annemden kopartıp,o koca salıncağın yanına gittim,Çocuklar binmek için itişiyorlar.Salıncakta bir müddet sallanan çocuklar ,sallayan adamın YANDI PARALAR diye bağırması ile iniyor yerlerine çabuk davranan yenileri hücum ediyor.seans tekrar başlıyordu. Kalabalığın etkisi ile olacak bir an için,hılıbir şekilde sallanan koskoca salıncağın menziline girmiş olacağım ki; aniden suratıma kamyon gibi çarptı ve ayaklarım yerden kesilerek,sıra bekleyen çocukların üzerinden uçup yere düştüm ve sürüklendim..Hemen yanıma koşan salıncakçıadam,patlayan dudağımı silerken teselli olsun diye ,bir şeyin yok istediğin zaman parasız binersin diyerek beni oyalayıp şirin görünmeye çalışıyordu.Annem koşarak geldi.Beni kan revan içinde görünce hem ağlıyor hem de bu olaya, verdiği paranın sebep olduğunu düşünerek kendisini suçluyordu. Bayram bitti ben iyileştim ama salıncak sonradan uzun müddet arsada kaldı benim olayımdan sonra büyükleri yanında olmayan kimse salıncağa binemedi…

Sizlerden de bayram öyküleri bekliyoruz..
HEPİNİZE MUTLU BAYRAMLAR…

Ahmet Sıtkı Özsancak
Ankara Cumhuriyet Lisesi 

Hiç yorum yok: