9 Ocak 2012 Pazartesi

İKİ GELİNCİK - Umutlar Tükenmesin.


Hep duyarız.
Falanca kurum şu kadar öğrenci okutuyor. Yüzlerce fakir öğrenciye burs verildi, meslek sahibi yapıldı diye.
Hiç merak ettiniz mi, bu burslar nasıl verilir, öğrencinin düşkün olanı nasıl seçilir, nasıl okutulur? Gerçekten de adam olurlar mı? 
İş güç sahibi olup toplum kazançlarımız haline gelirler mi?
Nerededir bu gençler?
Ben bilmiyordum, merak ettim ve araştırdım.
Karşıma O. Henry hikayelerine benzeyen hüzünlü bir masal çıktı. Bakın bakalım, sizin yüreğiniz de benimki gibi ritm bozukluğuna uğrayacak mı?
Türk Kadınlar Birliği, Türkiye’nin en sağlam en köklü ve en gururlu kurumu. Atatürk’ümüz tarafından kurulmuş.
Yüzlerce burs verip öğrenci okutuyorlar. Kız erkek ayırmıyorlar ama saklayamıyorlar da..Gönülleri az biraz kız öğrenciye kayıyor sanki.
Belki de bir kızın hayatı boyunca bir erkeğin karşısında elde edebildiği tek iltimas budur diye düşünüyorum.
Oluversin o kadarcık.
Kızlar, her yerde var olduğu söylenen eşitliği hiçbir alanda  bulamayacaklarından; sonsuza dek mücadele içinde olacaklar nasılsa…
… Çaktırmadan yine laf sokuşturduktan sonra konumuza dönelim:
Fakir gençler, gelir durumlarını, ailenin yaşam şartlarını bir şekilde belgeleyerek burs başvurusunda bulunuyorlar. Hayırsever bir kişi veya kurum, çocuk okutmak için dernekle bağlantı kurduğunda, bu başvurular o hayırsever(ler)in önüne konuluyor.
Öğrenci seçildikten sonra, okulundan, mahallesinden, muhtarından alınan bilgilerle, başvuru beyanı doğrulanıyor.
Hanım kızımız ya da delikanlı oğlumuz, her ay bilindik bir yerden burs çekini almaya ve okuyup adam olmaya adım atıyor.
Gelelim,  hikayenin sürpriz sonucuna.
Dernek görevlileri bu noktadan sonra, öğrenciden haber almak, okulunu bitirdiğini, iş bulup çalıştığını tespit etmek için, burs verme sürecinden daha fazla bir gayret içinde çırpınıp duruyor.
Neden?
Çünkü bu öğrenciler, iletişimin devam etmesi konusunda son derece duyarsız ve ilgisizler. Bursu aldıktan sonra ara ki onları bulasın!
Yüzlercesi içinden bir tanesi bile bir telefon dahi açmadığı en azından bir bayram ziyaretinde bulunmadığı gibi; kendisi hakkında bir bilgi iletmek zahmetine bile katlanmıyor.
Minnet duyan, vefalı olan, kuru da olsa teşekkür etmek nezaketini gösteren hiç çıkmamış.
Öte yandan kurum, yaşını başını almış can-ı gönüllülerimiz tarafından yürütülmekte. Bu gerçek ülkeseverlerin doğal olarak teknolojiyle ilgili bilgileri sınırlı. Bir gencin dakikalarda yapabileceği işleri saatlerce uğraşarak yapıyorlar. Burs parası toplamak için hazırladıkları nice etkinliklerde yardıma, desteğe ve insan gücüne ihtiyaçları oluyor.
Her öğrenci ayda sadece bir kez uğrasa işlerini su gibi halledecekler. Oysa ne gelen var ne gide..Ne soran var ne arayan..
Vah ki Vah.
………….
Çok çok yıllar sonra bir gün.. Hem de geçtiğimiz günlerin birinde derneğin adresine iki adet gönderi ulaşıyor.
Can-ı gönüllüler açıp baktıklarında donup kalıyorlar.
İnanması zor, anlatılması daha da zor...
Bunlar 50 şer liralık iki adet para havalesi..
Demet Çakıroğlu ve Serpil Sönmez isimli iki öğrenciden geliyor.  Aldıkları bursun bedelini ilk kazançları ile birlikte geri ödemeye başladıklarını söylüyorlar.
Oysa burs karşılıksız!
O anda anne gözlerin hepsi buğulanıyor, yürekler eriyor.

Yokluktan ve imkansızlıktan çıkıp okuyan ve meslek sahibi olan iki çiçek. Üstelik okumakla kalmayıp bir de adam olmuşlar.. İnsan olmuşlar.
O iki taze gelincik, eskimiş bir yılın veda ayında,
Son anda,
Hepimize ümit oluyorlar.

Remide Arsan

Hiç yorum yok: