17 Ocak 2012 Salı

BEKLEDİM DE GELMEDİN


Bekledim de gelmedin bir şarkının sözleri. Kaleme alındığı zaman kim bilir ne duygularla yazılmıştı. Oysa ilerleyen zamanlarda Kıbrıs Türk’ü için bambaşka bir anlamı olacaktı.

Biz 1991 yılının Haziran ayında Kıbrıs’a göreve gittik. Görev süremiz iki yıldı. Bir gece yarısı Taşucu’ndan feribota bindik. Bütün bir gece boyunca dalgalarla boğuşarak ertesi sabah Girne limanına geldik. Pırıl pırıl bir gökyüzü berrak, parlak bir gündü. Ciğerlerimiz bayram etti. Nefes aldıkça daha fazlasını istiyordunuz. Burada hava kirliliğinden eser yoktu. Yaşamımızın iki yılını geçireceğimiz Kıbrıs’ta ilk günlerimiz çevreyi tanımakla geçti. Bu arada Kıbrıslı arkadaşlarımla da bir araya geliyorduk.

Bir süre sonra burada çalışma olanaklarını araştırmaya başladım. Türkiye’de iken bir tanıdık Meclis Başkanını görmemi  istemişti. Bir gün KKTC Meclis’ine gittik. Kapıda güvenlik görevlileri karşıladı. Sonradan Türkiyeli olduğu öğrendiğim bir polis memuru bizi Meclis Başkanına götürdü. Burada dikkat edin randevu almamışım ve çat kapı Meclis Başkanına gidiyorum. Derdimi anlattıktan sonra bana verdiği cevabı hiçbir zaman unutmadım. ‘Sizin kaleminizle bize vereceğiniz hizmet çok değerlidir. Biz Kıbrıs’ta başarıyı önce kalemle kazandık.’  Oysa arkadaşlarım işimin çok zor olduğunu Kıbrıs’ta görev yapamayacağımı söylüyorlardı.

Daha sonra bir gün  St Hilarion Kalesine çıktık. Daha sonra da Kale yakınında bir gazinoda Kıbrıslı arkadaşlarımla yemek yiyeceğiz. St Hilarion Kalesi Peşparmak Dağlarının tepesinde bütün araziye hakim bir yerde. Kalenin ilerisinde dağların denize ulaştığı yerde Girne var. Denizin ötesinde ise Türkiye. Ufka bakıyoruz karşısı görünüyor mu diye. Görünen bir şey yok. Saklanmış.

Daha sonra arkadaşlarımla buluşuyoruz. Kıbrıs Barış Harekâtı ilgili anılarını anlatıyor.  Öyle olaylar anlattı ki her biri bir hikaye olur. Beni en çok etkiyenlerden birini sizinle paylaşmak istedim. Oturduğumuz yerden dağların aşağı yamaçlarına baktığımızda bir köy vardı. Bundan sonrasını arkadaşımın ağzından anlatıyorum. ‘Bu aşağıdaki köy Rum köyü idi. Biz St Hilarion’da nöbet tutarken hep   ufka bakardık. Denizin ötesine geliyorlar mı diye. Her seferinde bu gün de gelmediler derdik. Aşağıdaki köyden gavur bize plâk çalardı. Bekledim de gelmedin diye.’ Şimdi oturup düşünün. Bu şarkı sözü hangi duygularla yazılmıştı ve şimdiki anlamı neydi. İnceden alay ediyorlar. Boşuna bekleme gelemezler diyorlar. Savaşmak her zaman topla, tüfekle olmuyor. İşte bir psikolojik harp. Moral bozmak için her şey yapılıyor.

Bekledim de gelmedin şarkısı Sayın Rauf Denktaş’ın anılarında da var. 20 Temmuz 1974 sabahı Bayrak Radyosundan Türkiye’nin geleceğini duyuruyor. Ancak hesaba katılmamış bir durum var. Türkiye’de yaz saati uygulaması var. Kıbrıs’ta ise yok bu nedenle bir saatlik bir zaman hatası var. O sırada Rum Radyosunda ise bir şarkı çalınıyor. Bekledim de gelmedin. Rum kendinden emin bir şekilde bu şarkıyı çaladursun bir saat sonra Türk Ordusu tepelerine iniyor. Uzun zaman Türk Halkının moralini bozmak için çaldıkları Bekledim de gelmedin şarkısı bu kez onların sonu oluyor.

Sonraları bir sonbahar sabahı güne farklı bir şekilde merhaba dedik. Herkes birbirine denizin öte tarafını gösteriyordu. Denizin üzerinde nem kalkmıştı. Güneş her zamankinden farklı parlıyor. Denizin ötesinde ise bütün ihtişamı ile Türkiye görülüyor. O kadar yakın ki. Elinizi uzatsanız dokunacakmışınız gibi. Koşsanız varacakmışınız gibi. Anavatan yavrusunu kucaklamaya gelmiş gibi. Ben buradayım der gibi.

O gün oğlum okuldan koşarak geldi. Anne karşıya bak, dağların üzerinde evler bile görünüyor diyordu. Aslında görünen evler değildi. Toroslara kar yağmış ve güneş üzerine vurdukça karlar parlıyordu. Bu manzara hepimizde sonsuz bir güven duygusu oluşturmuştu. İşte o zaman St Hilariondan ufka bakan arkadaşımın ne demek istediğini daha iyi anladım.



Bilge 67

Hiç yorum yok: