18 Ocak 2012 Çarşamba

EKONOMİ YÖNETİMİMİZ BAŞARILI MI?

 

Prof. Dr. Mehmet Tomanbay

Ufuk Üniversitesi Öğretim Üyesi

22. Dönem Ankara Milletvekili

2012'nin ekonomide de, ülkemiz için sıkıntılı geçeceği ortada. Oysa 2011, Hükümet açıklamalarına göre ekonomik başarılara imza atılan bir yıl oldu. Örneğin; 2011'in ilk çeyreğinde ekonomimiz yüzde 12 oranında rekor bir büyümeye imza attı. Gene resmi açıklamalara göre büyümenin etkisiyle işsizlik rakamları TÜİK'e göre yüzde 8.8'e düştü. En son olarak Türkiye İhracatçılar Meclisi; 2011 yılında yüzde 18.2 artış sonucunda 134.6 milyar dolara varan ihracat rakamlarıyla Cumhuriyet tarihinin rekorunun kırıldığını açıkladı.

Oysa bu başarı açıklamalarına rağmen 2012 neden sorunlu geçecek görünüyor?

Kısaca 2 noktaya vurgu yapalım:

İlki; ne yazık ki TÜİK rakamlar konusunda güvenilirliğini yitirmiş durumda. Geçtiğimiz dönemlerde sanayi üretimleri ve işsizlik gibi rakamların yanlış açıklanıp sonra da düzeltilmeye çalışılması ve bu uygulamaların TBMM'ne soru önergeleri ile taşınması güvenilirliği zedeleyen bir iki örnek. Yani TÜİK'in birçok konuda rakamları manipüle ettiği kuşkusu yaygın. Buna rağmen diyelim ki rakamlar doğru bu sefer de başarı hikayelerindeki bilgiler eksik. Ekonomik olaylar bütün içinde değerlendirilmiyor.

Ne demek istiyorum? Dediğim şu: Örneğin son ihracat rekoru, dış ticaretin tek ayağı üzerinden yazılan bir başarı hikayesi. Oysa dış ticarette başarı ithalat ve ihracat birlikteliği ile değerlendirilmeli. Dış ticarete ithalat ile birlikte baktığımızda görünen şu: ihracatın rekor kırdığı 2011'de ithalatın daha da büyük rekor kırdığını görüyoruz. 2011 yılında ithalat en az 241 milyar dolar ile ihracattan daha fazla yani yüzde 30 büyümüş. Dış ticaret açığı 100 milyarı geçmiş. Ayrıca bu başarı hikayelerinden vatandaşın günlük yaşantısına olumlu yönde yansıyan bir şey yok. İşsizler, işçiler, memurlar, tüm çalışanlar ve emekliler artan sıkıntılarla sokaklarda yürümeye devam ediyorlar.

Kısacası 2011 yılı başarı hikayeleri çok da inandırıcı değil.

İkinci vurgu yapacağımız nokta da şu: İktisadi yaşamda istikrar çok önemlidir. Özellikle bizim gibi yatırımların büyük kısmının özel sektör tarafından yapıldığı ekonomilerde istikrar belirleyicidir. Çünkü özel sektör, kalıcı yatırımlarını ekonomideki beklentileri üzerinden yapar. Geleceği uzun dönemli bir şekilde net olarak görebiliyorsa kalıcı yatırımlara yönelir. Ekonomiye ciddi katkılarda bulunur. Aksi halde kısa dönemli, konjonktürel kazançlar peşinde koşar.

Son yıllarda ülkemizde ekonomik istikrardan söz etmek olanaklı değildir. Özellikle ekonomik büyüme rakamları bu durumu açıkça gözle önüne sermektedir.

2007 yılında yüzde 4.7 büyüyen ekonomimiz 2009'da yüzde -4.7 küçülmüştür. 2010 ve 2011 yıllarında ise küçülmeye tepki olarak Türkiye ekonomisi yeniden sırasıyla yüzde 8.9 ve yüzde 7.5 dolayında büyüyerek bir başarı hikayesine imza atmıştır. Ancak 2012 için yapılan tahminler tekrar olumsuza dönmüştür. Uluslar arası kuruluşların yaptığı tahminlere göre Türkiye 2012 yılında yüzde 0.5 ile 3 arasında büyüyecektir.

Bu rakamlara baktığımızda Türkiye ekonomisinde son beş yılda istikrarsızlığın egemen olduğu görülmektedir. Ekonomimizde sert küçülmeler ve büyümeler bir diğer deyişle hızlı canlanmalar ve takip eden hızlı ekonomik daralmalar en önemli özellik haline gelmiştir. Özel sektörün bu belirsizlikler içinde rahatlıkla yatırıma gitmeyeceği ve kendisini, geleceği net bir şekilde görene kadar korumaya alacağı açıktır. Böyle bir beklenti ekonomik küçülmeyi daha da arttırabilir. Bu nedenle 2012 ve gelen yıllarda işsizlik ve yoksullaşma gibi ekonomik sorunların daha da büyüyeceğini öngörmek zor değildir.

Keskin küçülme ve büyümeler yerine ekonomimizde daha istikrarlı büyüme ya da küçülme sürecine girmeden kalıcı başarıları dile getirmek sadece siyasetçilere yakışan bir söylemdir.

Hiç yorum yok: