Sistem şimdiye kadar denetçi mühendisleri, müteahhitin keyfi yaptığı kaçamakların tek sorumlusu olarak göstermek, suçlu yaratmak, ceza vermek üzere çalıştırılmıştır. Ülkenin bu değerli beyinleri, ilgili ilgisiz tüm kurum ve kuruluşlara hesap vermek zorunda bırakılan, yargılan, sorgulanan, suçlanan, bilgisi ve sözü dikkate alınmayan ehemmiyetsiz kişiler haline getirilmiş ve uzmanlık titr’i hiç olmadığı kadar değersiz ve önemsiz bir seviyeye indirgenmiştir.
…..
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaGLl9ThICC5A2tXhH2QlxJqhrA_lC5LMw3a6lzwb_7PqohxO7AnE2EVujTGnXu55-s9aTGJGhjMu1dDNxtchg4i0oVpj4fmzrUDZy2qkBW6wp0HHt0SdXa1B3RlcqnAIX-s4CmI1pjrg/s320/komik-insaat.jpg)
İnşaat denetimi gibi maksimum önemde bir konuya böyle bir başlık attığım için beni ayıplamadan önce, aşağıdaki yazıya bir göz atın. Bu konuyu hafife alan gerçekten ben miyim? Yoksa bu güne kadar denetim sistemini olabilecek en verimsiz şekilde işletmiş; denetçiyi de en değersiz hale getirmiş olanlar mı ? Siz karar verin. Doğrusunu bulursanız bana bildirin, derhal başlığımı da yazımı da değiştireyim:
4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu, Marmara depreminden sonra emniyetli yapılar yapılması ve inşaatların sağlıklı denetlenebilmesi amacıyla çıkarıldı. Bunun için Yapı Denetim Kuruluşlarına görev verildi.
İş tecrübeleri, çalışma süreleri didik didik araştırılarak çoğunluğu emekli olan ve hemen hepsi tecrübelerinin doruğunda olan mühendis ve mimarlardan Türkiye’nin en değerli beyin takımı oluşturuldu.
Bir inşaatın başından sonuna ve hatta 15 yıl ötesine kadar olan her türlü sorumluluğu bu teknik ordunun denetimine bırakıldı. Ancak hiç yetki verilmedi?
Zaten komedi de burada başlıyor ya..
Denetçi ile Belediye yetki kargaşası içinde didişirken, meydanı ve kanunu boş bulan müteahhit de lay lay lom diye oynamaya başlar.
Konuya biraz daha yakından bakalım:
Bir yanda Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı Yapı Denetimler;
diğer yanda İçişleri Bakanlığı’na bağlı Belediyeler!!
….ve olmamış elbette.
Demir Adam’a karşı Spartaküs..
Bizim filmin sonu öyle değil elbette. İşin gerçeği şu ki Spartaküs çıplak !
Peki bu bilirkişi denilen ama aslında bilip bilmediği bilinmez kişi hatalı bir uygulama gördüğünde ne yapacak?
Tam tamına ve mutlaka 3 gün içinde koşup belediye’ye haber verecek. Daha doğrusu gammazlayacak. Kimi?
Bedelli hizmet verdiği kişiyi!
Yukarı tükürsen ruj; aşağı tükürsen fon dö ten.
Müthiş etik bir uygulama..Yapı Denetimlerin belediyelerle seviyeli bir birliktelik yaşamasına olanak sağlayan teknik, etik, pratik çokça da septik, eksantrik kısacası her türlü Tik’li özelliklere haiz bir çözüm.. Hediyesi de insanın Tik sahibi olması.
Çünkü uzman mühendisin: ‘Bu adam inşaatta bir yanlış yaptı. Ben de bir şey bilmeyen bir bilirkişiyim. Aman deyim gelin, ne yapacaksanız yapın’ demesi ve hem de yazılı başvuruda bulunması gerekiyor.
Ayrıca imalat hatasının da başladığı, yani adamın kazmayı ya da tuğlayı eline aldığı tam tarihi de bilmek ve bildirmek zorunda..
3 gün denmişti ya…Cumartesi pazara falan denk geldiyse ve bu süre içinde gammazlama işi olmadıysa yandı gülüm keten helva!
Aksi taktirde ülkenin tüm kurumlarınca ‘işle’ düğmesine basılmış oluyor ve sistem çığlık çığlığa işlemeye başlıyor. Bakın nasıl:
Belediye inşaat sırasında gördüklerini görüyor, görmediklerini görmüyor. Nasılsa sorumluluk yok, yetki çok.
Belediye, görmediklerini görmek zorunda kaldığı anda, derhal o tarihli zabıt tutuyor.
Yıllar aylar geçmiş.. Bina çoktan iskan edilmiş…Vatandaş, yeni gelin gittiği bu evde 2. çocuğunu büyütmeye başlamış bile.Evin ikinci sahibi balkonunu kapatmış, üst kattaki çatıyı büyütmüş..
Ne gam? Nasılsa hepsi yapı denetimin suçu…Kanlı canlı yapıya inşaatı durdurma (!) belgesi düzenleyip olmayan inşaatı tatil ediyor….Yersen.
Nasılsa ona tarih soran yok. Oysa bizim çıplak Spartaküs:
‘Mevsim bahar esintisi, günlerden Pazartesi’ diyor, ve de belgeliyor ama dinleyen yok.
Bilmezden gelen belediye bilirkişileri, bile bile bitmiş yapıya inşaat devam ediyormuş gibi imza atıp bir de usulsüz bir ceza kesiyor, sıkıysa ödeme. Koskoca Encümen bu. Kanun manun dinler mi?
Bir parmak hareketi yapıyor ve suçlu ve sorumlu olarak Yapı Denetimi işaret ediyor. Bayındırlık Bakanlığına şikayette bulunuyor.
Olsun.. Onlar da diğerleri gibi bilmeyen bilmişkişiler..
Bu müfettiş bilirkişiler, kendi bakanlıklarının diğer uzman bilirkişilerinin bir şey bilmediğine karar veriyor ve savcılığa bildiriyorlar. Hakimin atadığı bilirkişiler ise, bunca bilirkişinin elbet bir bildiği vardır demek ki bu uzman bilirkişiler bir şey bilmeyen kişilermiş diye düşünüyorlar.
Bu 3 gün meselesinin başı sonu zaten açık olduğundan,
’kim kiminle nerede, kim kimi yapıyordu, kim gördü, ne dedi’ oyunu ile ne tutturulursa durumu oluşuyor ve ben suçladım oldu sonucuna ulaşılıyor:
Soruşturma açılması, yargı sürecinin başlaması ve sonunda yüz kızartıcı bir yafta :
Görevi suistimal, imar kirliliğine neden olma.
bir türlü bilemeyen bilirkişi, paraya çevrilemeyen hapis cezasıyla yargılanıyor.
Neden?
Bir şey bilmeyen bilirkişilerin hapishanede akılları başlarına gelip, bilebilen bilirkişi haline gelsinler diye..
Tüm bilmeyen kişiler ders alsın da bilmeden etmeden bilen bilirkişi olunmadığını anlasın diye,
Devletin tüm kademeleri bu vatan haininin peşine düşüyor.
Saygın meslek odalarının bildiğini bildirmez bilirkişileri de, haklarını korumakla yükümlü olduğu üyelerinin böylesine abes konularla düşen değerini yerden kaldırmak yerine, onları ‘onursuz’ ve ‘yüzsüz’ olarak tüm ülkeye ilan ediyor.
Meslekten men ederek, bir de güzel belasını.. pardon cezasını veriyor. Böylece ülke düşman mühendis ve mimarlardan kurtarılıyor..
BİTTİ
Onlar erdi muradına, biz çıkalım kerevetine.
Not: Yukarıda yer alan olay ve konular İstanbul ili kapsamındadır. Bir masal olmayıp aynıyla vakidir ve belgelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder