![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiarVlTD1H5qyplUK78tcl2n7gKqzhJ7ihHZ8GHOcW6Qbj6fr_bA7GuLEFHU5W0wOoK9raWstT3gUVHEXdSsSHbJyBIodHdBgy0c7zkIOejdALV3ZBUWQ1DbcvnhDYPJfABzvHlvcXeiCk/s320/52034.jpg)
Otuz saniye içinde kabalaştı ve bana:
‘Sana anlatıyorum anlamıyorsun, burada onlarca .....’ vs. demeye başladığı o an karıncalar beynime savaş ilan etti.
Bana sen diye hitap edemezsiniz’ diye çıkıştım, siz diye hitap etmek ve saygılı olmak zorundasınız. Bakın ben size siz diyorum. Karşıdan yanıt geldi:
‘Niye? Orada birden çok kişi mi var, da sana siz diyeceğim?’
‘Siz’ olamadığıma değil de; aynı kalitede ‘biz’ olamadığımıza üzüldüm o an..
İyileştiğime sevindim de; kendimi iyileşmiş hissedemediğime üzüldüm o an..
Bizim ortak bir terbiyemiz vardır. Bize kibar ve ölçülü davranmak öğretilir öncelikle. Nezaket, her ailenin çocuğuna verdiği ilk derstir. Saygı zaten büyüklerden görerek öğrendiğimizdir.. Ailelerin olmazsa olmazıdır. Aksine bir davranış soyadına düşen gölgedir. Kızdığımızda ‘sen hiç aile terbiyesi almadın mı’ deriz öncelikle… Bundandır. Vazgeçemeyiz..
İzmir’e geçen yıl yaz ortasında taşındım. Önceden bu şehirde, pek çok resim, müzik, el becerileri ve sanat kursları olduğunu ve yoğun ilgi bulunduğunu duymuştum. Hem yararlanmak, hem kendim de yararlı olmak adına ayağımın tozuyla, Belediye’nin çeşitli birimlerine yazılı-sözlü başvuruda bulundum. O dönemde ücretsiz olarak ev dekorasyon, iç mimarlık ve sanat, sanat tarihi dersleri verebileceğimi bildirdim..
Bu kursları bilimsel anlamda değil de, örneğin; Evlerimizi nasıl daha kullanışlı hale getiririz? Mekanları görsel olarak nasıl daha büyük ve ferah gösterebiliriz? Dekorasyonda uygun renk seçimleri ve renklerin dili gibi keyifli ders ortamları yaratarak yapmak istedim. Aralarda da İzmir’in tarihi yapılarının hikayesini öğrenip, gezip tartışabilirdik.
Amacım, kadınlarımızın zaten var olan zevklerine bilgi ve fikir katkısında bulunmak, her yaştan kişiyi Sanat- Estetik olgusuna ortak etmekti. Yanı sıra bu yolla kadınlarla bağ kurmak, fikir ve eğitim alışverişinde bulunmaktı. Tanıdığım tüm kişilere de haber bıraktığım halde, hiçbir yanıt gelmedi, beni değerlendirmek gereği duymadılar.
Ben her hafta, kendim üye olduğum TSM kursuma gittim. Her derse gittiğimde, sanat evindeki yetkilinin gözünün içine baktım.. Teklif ettiğim konuda bir gelişme var mı diye.. Niye baktığımı bile anlamadı sanırım.
Yetkili çok, sorumlu yok durumu…
Ben kendi kursumu başarıyla tamamladım.
Hocam bana ‘aferin’ demiş olsa da ben kendimize ‘aferin’ diyemediğime üzüldüm o an..
Toplumsal anlamda, her alanda ortak zevk kalitemizin oluşturulmasına, korunmasına ve yükseltilmesine katkıda bulunmak isteyen özverili kişileri değerlendirmemek gibi bir lüksümüz olmamalı diye düşünüyorum.
Remide Arsan
Ankara Cumhuriyet Lisesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder